Hüma Kuşu'na Mektup_2

By Eylül 28, 2012

Canım kızım sevgili hümacım... Şu anda uyuyorsun zira sen uyanıkken bir şey yazmak asla mümkün değil, yaramaz bir çocuk olduğundan değil, meraklısın ve her şeyi denemek istiyorsun. Sen de yapmak istiyorsun. "Sen de yap, sen de yap" şeklinde çırpınışlarına gülmemek zor, sen ben, ben sen demek oluyor aslında senin dilinde çünkü bizden duyduğun şekliyle konuşuyorsun... Bu aralar bir de "kendi" çıktı, babanın bebeklik hallerinden... Zaten çook küçükkenden beri bazı şeyleri kendin yapmak için uğraşıp duruyorsun, mesela oturmaya başladığından beri kendi çoraplarını çıkarmaya/giymeye çalışıyorsun, bu aralar pantolonunu kendin giymeye taktın, başarmana az kaldı, biraz yardımla zaten beceriyorsun bile...

Seninle ilgili bir şeyler yazmak istediğimde çok garip bir durum oluyor, yazacak çok fazla şey var, yaptıkların, söylediklerin, tatlılıklarına ve güzelliğine dair ama yazayım diye oturduğumda çok az şey bulabiliyorum yazacak... Hatta bazen biraz zorluyorum kendimi çünkü sana kalsın istiyorum bu yazılar ve tabii ki de bana. Büyüdüğümde (yaşlandığımda da denilebilir ama seninle her gün ben de büyüyorum ne de olsa) seni doğururken, büyütürken, seninle birlikte yaşadıklarımı hissettiklerimi tekrar tekrar görmek yaşamak için; sakladıklarımla, fotoğraflarla, bu yazılarla...


Sen de herkes gibi büyüyüvereceksin, bir bakacağım benim yaş almış gitmiş, sen genç bir kadın olmuşsun (inşallah sağlıkla o günleri de görürüz). O zaman tahminen benimle vakit geçirmek istemeyeceksin, arkadaşlarınla filan takılmak isteyeceksin, ben de seninle takılmak için senin peşinde dolanacağım belki. Bazen sen "anne anne" diye peşimde gezip bana yapıştığında geliyor aklıma, bir daha ne zaman bu kadar candan bu kadar gerçekten ve masumca benimle olmak isteyeceksin ki... 

Şimdiki halinin tarifi çok zor, o kadar masum, o kadar doğalsın ki, anlatabilmek.... Hani derler ya kelimeler kifayetsiz, öyle işte. Hele ki ikimizin arasındaki bağı anlatmaya kalksam ağlamadan iki satır yazmam imkansız...Az önce yukarıda yazdım ya sen ben, ben sen demek, bu sırf dilinde böyle değil, kalbinde de böyle. Hala ikimizi tek olarak görüyor, algılıyorsun. Bir anne için tarifsiz hisler. Bunu literatür böyle söylüyor evet ama ben yaşayarak da tecrübe ediyorum hele ki şimdi bidik bidik konuşmalarında... Mesela topuklu ayakkabı çok hoşuna gitti. Gidip gidip ayakkabılarıma bakıp "topuklu ayakkabı" diyorsun (zaten süslü püslü ne varsa hoşuna gidiyor şimdiden, seni küçük süslü), geçenlerde dedim ki Hüma seviyor mu topuklu ayakkabı, hihihh diye sırıttın sonra dedim ki Hüma giysin mi topuklu ayakkabı, sen de anne giysin dedin gayet mutlu bir şekilde. Yani belki başkalarına alakasız gelecek ama burada ben anlıyorum ki sen ben giysem de mutlu oluyorsun çünkü ben zaten sen, sen ben... 

Seninle birlikte alışverişe çıkmak çok keyifli ve seninle birlikteyken aldığım bir şeyden hiç pişman olup da geri vermek istemedim. Şöyle ki giyiyorum deniyorum sonra sana gösteriyorum olmuş diye sen de bazen olmuş bazen olmamış diyorsun zaten olmamış diyorsan almıyorum hiç ya da şöyle bir bakıp kafanı çeviriyorsan. Bazen de aynı kıyafetin iki rengini soruyorum, bu mu, bu mu diye göstererek sen de seçiyorsun, senin seçtiğini alıyorum, çok güzel oluyor. Canım kızım benim kendin gibi gördüğün için belki beni en güzelini sen biliyorsun gibi geliyor, ne garip. 

Bu arada dediğim gibi seninle birlikte takılmak çok keyifli. Zaten bütün hafta ben de seni fazlasıyla özlüyorum. O yüzden hafta sonu beraber alışverişe gitmek, sonra bir yerlerde oturmak o kadar güzel ki. Hiç yanımda bir başkası olsun diye düşünmüyorum hatta bazen çağırmak aklıma geliyor birilerini, boşver diyorum kızımla takılayım. Mağazalara girip çıkıyoruz birlikte, oyuncaklara, kıyafetlere bakıyoruz. Yorulunca oturup bir şeyler yiyoruz, etrafı seyrediyoruz, ablalara abilere bakıyoruz, yürüyen merdivenlere, asansörlerin açılıp kapanan kapılarına. Sonra D&R'da kitap bakmaca, bazen dalıp gidiyorsun bir rafın diğer tarafına, korkuyorum ama müdahale etmek istemiyorum, sessizce yaklaşıyorum sana rahatsız etmeden, bazen de uzaktan gözetlemekle yetiniyorum (uzak dediysem 1-2 metre en fazla) tenha ise ortalık. 



 Küçük Alışveriş Canavarı_Hüma_1

                                                    Küçük Alışveriş Canavarı_Hüma_2


 Küçük Alışveriş Canavarı_Hüma_3

Dondurma Güzelim 


Ikea Yollarında
Hep uyumlu bir çocuktun hala da öylesin, inatlaşmalar, tutturmalar pek olmuyor (en azından şimdilik hala, bazen sinirleniyorsun ama hangimiz sinirlenmiyoruz ki zaten), hele ki dışarıdayken zira gezmeyi seviyorsun ve de dikkatini çeken çok şey olduğu için birinden bir başkasına yönlendirmekte bir problem yaşamıyorum. Yalnız yürümek istemiyorsun mağazalar arasında, illa "kucağıma al"... Kucak da senin ne de olsa :) Ama mağazada ilgini çeken bir şey olursa da kucağımda tutamıyorum, seni misal bir kez Paşabahçe mağazasına girdiğimizde bir şeyleri kırıp dökmeyelim diye kucağımda tutmak istedim seni ama ne mümkün... Deli deli koşturdun mağazanın içinde hatta seni kucağıma almayım diye rafların arasında beni ekmeye çalıştın bit kadar haline bakmadan. Neyse vukuatsız tamamladık alışverişi... 


Porselen Dükkanındaki Küçük Fil_1

Porselen Dükkanındaki Küçük Fil_2

Porselen Dükkanındaki Küçük Fil_3


                                                 Porselen Dükkanındaki Küçük Fil_4

İşte böyle böyle, oyunla, gezmelerle bazen küçük küçük hastalıklarla, kavgalarla ama beraber ve sevgiyle geçiyor günler... Miniğim Hüma Kuşu'm hayatımın anlamı, neşesi, bir gülüşüyle bir sarılışıyla tüm dertlerimi unutturan tüm yorgunluklarımı silen küçük prensesim, seninle yaşamak çok keyifli, aramıza katıldığın için çok mutluyum (mutluyuz), seninle her şey daha güzel... 1,5 yıl oldu, 1,5 buçuk yaş oldu sana, nice mutlu yaşlara beraber...


---------------------------------------------------------------------------------------------

Bu yazıları okuyan sevgili arkadaşlarım kızıma maşallah deyin, ara ara nazar değiyor diye şüpheleniyorum :)




Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.