14 Eylül
14 Eylül
2000...O gün tüm hayatımı şekillendiren gündü... O günden sonra hiç bir
şey eskisi gibi olmadı hayatımda. 14 Eylül 2000, seninle tanıştığımız
gün... O büyük gün, tadı hala damağımda... Bugün üzerinden tam 12 yıl
geçmiş... İçeride uyuyakaldın ben humuşu uyuturken, özel bir şey yapma
çabasına gerek yoktu zaten, hatırlanması ve geçen onca seneyi bize
hatırlatması yeterdi... Olgunlara gittin mi onu bile konuşamadık ama :)
Yıllardan Sonra İlk Fotoğrafımız 2006, Haziran
Bizi bugünlere Getiren Önemli Bir Gün, 2006, Haziran
Son 6 senedir de hiç ayrılmadık çok şükür birlikte, aynı çatının altındayız... Son 1,5 yıldır ise Hüma Kuşu ile birlikte, kat be kat aşkla, kat be kat keyifle... Evimiz daha bir yuva oldu onunla.
Kaderime isyan etmem mümkün mü böyle bir ortamda, başka türlü nasıl olurdu ki zaten? Başka türlü bir yaşantıyı nasıl yakıştırırım kendime seni tanıdıktan sonra. Hiç düşünmedim ki sensiz nasıl olurdu hayatım? Soruyorlar bazen, bilmiyorum ki olur muydu? Mümkün değildi bence...Aklıma bile gelmedi seninle birlikte olmama ihtimali, öyle bir ihtimal yoktu zira... Su gibi hava gibi doğal olandı zaten... Sormadan sorgulamadan yaptığım az şeyden biriydi seni bulmak, aşık olmak ve bu yolda ilerlemek düşünmeksizin önünü sonunu... O kadar ki sen benden daha çok düşündün belki beni... Seninle olmak kaderimdi o günden sonra, herkesi, tüm dünyayı karşıma almak pahasına... 12 yıl önümüzde kimse durmadı, duramadı, bundan sonra da durabileceğini sanmam... Sahi var mıdır bunu bilmeyen bizi tanıyıp da? Beni tanıyıp da sana olan aşkımı bilmeyen yoktur herhalde, o kadar çok özledim ve o kadar çok anlattım ki yıllarca...
Bilmeyen varsa öğrensin, bilenler bilmeyenlere anlatsın bir zahmet...
Çeşitli Ev Hallerinden
MASAL
Bir varmış bir yokmuş, varların aslında yok, yokların var olduğu,
insanların hayatlarını masallardan yoksun yaşadığı bir zamanda bir adam varmış.
Bu var-yok gelgitinin içinde adam omzuna kadar uzun saçları, dünyayı umursamaz
bakışlarıyla bir yalanda yaşarmış, ve üç vakte kadar, bilmeden kendini bir
masalın içine bırakacakmış ama o zaman söylesen inanmazmış! Yalnız bu adam pek
benzemiyormuş bilinen masal kahramanlarına, ne kahramanları utandıracak kadar
güçlü kuvvetli ne de güzellerin aklını başından alacak kadar yakışıklıymış...
Üstelik adam kendini bir masalın içinde olamayacak kadar gerçek sanırmış, hem zaten masallara da inanmazmış ve ne de
büyük aşklara, mucizelere, prenseslerle prenslere... Gerçi eskiden birini çok
sevmişmiş ama sonra unutmuş, belki de sevgileri masal olamayacak kadar yalanmış
ya da gerçek olamayacak kadar masal. Hem zaten o her şeyi unuturmuş, dünyayla,
hayatla ilgili bildiklerini, geçmişin buruk tadını, unutmayı kendi seçmiş hem
de kimselere söylemeden çünkü unutmak, unutmaya çalışmak daha kolaymış.
Ondanmış işte gözlerindeki boş vermiş ifade. Gözlerinde hırçın bir kış
taşırmış, peşinde bir muamma geçmişi, kocaman bir soru işareti, kimse
bilmezmiş, kimseye söylemediğinden değil, kimse doğru yerden bakıp doğru soruyu
soramadığından. Sessizliği biraz yalnızlığından biraz da öfkesinin hep içine
akışından... Bir gün adama bir kızdan bahseder olmuşlar, ama onun umarsız
bakışlarının soğukluğunda erimiş gitmiş kızın hayali. Hem öyle uzak öyle
uzakmış ki adama, kız Kaf Dağı’nın ardında yaşarmış. Babasının sarayında
geceleri dışarı çıkamadığından gökyüzüne bakar, ay’ a taparmış. Kız sarayda
yaşarmış yaşamasına ama ne tanrıları utandıracak kadar iyi kalpli, ne de öyle
prensesler gibi güzelmiş, belki de doğru kurbağayı öpemediğinden. Kızın sihri gülüşünde
saklıymış. Gözlerinde sonbaharın hüznünü, kalbinde eski bir sevdanın kırık
dökük parçalarını taşırmış. Bir gün kıza demişler ki bir adam var dağın diğer
tarafında. Ama adam da kıza Kaf Dağı kadar uzakmış, hem de kimseyi
umursamazmış.
Günlerden bir yaz gününün akşam üstünde, kız Kaf Dağı’nın ardındaki sarayından çıkmış ve adamı
görmeye gitmiş. Rüzgar gibi meraklı, kendinde emin yaklaşıyormuş ki adama, göz
göze gelmişler, onlardan başkasının yaşamadığı, sadece onlara ait olan kıpkısa
bir an için. İkise de o an öylece durmuş, kız gökyüzü düşlerinin ve aya emanet
ettiği ejderhasını unutmuş, adam kızın gözlerine bakınca unuttuğu, kaybettiği
tüm güzellikleri bulmuş. Ve birlikte, fark etmeden -ama fark etmiş olsalar bile
engel olamayacakları bir şekilde- bir masalın içine yuvarlanmışlar.
2 yorum
Allah hiç ayırmasın!
YanıtlaSilAmin inşallah
YanıtlaSilNot: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.