Annelik Özgürlüğü
Aylin Anne’nin yazısı doğumdan hatta ne doğumu hamileliğimden beri içimde
biriken ve sinir olduğum tüm müdahaleleri, kısıtlamaları, karışmaları dışarı
çıkarma hissi yarattı bende de. Vesile oldu ben de yazayım dedim..
Malumunuz toplumda her konuda olduğu gibi hamilelik, doğum ve bebek bakımı
ile ilgili de herkes uzman. Herkesin bir şekilde çocukla bir bağlantısı var ya
herkesin de söyleyecek bir şeyi var, üstelik de dinlemek istiyor musun diye
sormaksızın bunları sana anlatıyor hatta üzerine kusuyorlar. Bu esnada da
hamile olan veya yeni doğum yapmış olan kadın kişisinin kafası mı karışıyor,
moralimi mi bozuluyor diye düşünen yok...
Daha hamileyken başlıyor tacizler, yok eğilme yok kalkma aman yürüme tarzı
müdahaleler yalan yanlış sözde bilgilerle üzerinize çullanıyor. Yok şunu ye yok
bunu yeme diye devam edip gidiyor, yiyemeyene ‘ye ye’ diye baskı yapılıyor
yiyene ‘yeme’ diye... Hamilesin ya doğuracağın çocuk sanki herkesin malı
herkesin söz hakkı var üzerinde senden başka, herkes bir şey diyor, aileden tut
da işyerinde amirinden memuruna herkes..
Sonra bir de daha önce doğum yapmış anneler başlıyor korkunç doğum
hikayelerini vs anlatmaya, bir de bunlar daha iyi günlerin bir doğsun da sen
gör, bir büyüsün de sen gör demeler yok mu... Madem o kadar korkunçtu siz niye
doğurdunuz beah diye bağırası geliyor insanın...
Hazırlıklar, doğum telaşı, hastane/doktor seçimi bir hamile ne yaşıyorsa
hepsine tüm toplum müdahil herkesin bir yorumu var. Zaten Türkiye'de bu konular tartışmalı yok hastanesiydi, doktoruydu, sezeryan mi normal doğum mu şöyle mi böyle mi... Bir de üstüne herkes yorum yapınca insanın zihni iyice allak bullak oluyor, morali bozuluyor.
Sonra doğuruyorsun ama çilen bitmiyor hatta bu sefer daha beter üşüşüyorlar
tepene üstelik, hemşiresinden, doktoruna, aile büyüklerinden eş dost konu komşusuna
kim varsa. Yok öyle yap yok böyle yatır böyle kaldır. Evin içinde devamlı bir
kalabalık gelen giden...Minicik yeni doğmuş bebeği hunharca kucaklamalar
öpmeler annesinin kucağından almalar... Tamam kimse kötü niyetli değil, evet
herkes çok heyecanlı aileye katılan yeni birey için ama... Ben de aman çocuğu kimse öpmesin aylarca yıllarca demiyorum. Ama ama amaaa……..Ama en azından 1 hafta 10 gün yaa.. Çok mu?? Bence değil...
Açık söylüyorum bir daha doğurursam ilk bir hafta kimseyi almam eve... Zaten
yabancılarda öyle bir adet varmış, hatta kimse gitmezmiş ailecek birbirlerine
alışsınlar diye... Ben o karmaşanın içinde ne oldu ne bitti anlamadım. Garip
gerginlikler yok o geldi bu gitti tantanası... İnsanı geren şeyler bunlar hiç
gerek yok ki, lohusasın zaten canın burnunda, hormonlar sapıtmış, bebiş bir
tarafta... Biz kimseye ihtiyaç duymadık, kendimiz giydirdik soyduk, altını
değiştirdik, gece gündüz herşeyini halledebilirdik..
Bu tartışmalar polemikler hiç bitmiyor... Bebiş büyüdükçe yenileri ekleniyor hatta.. Mesela bebeğin büyümesiyle kucağına alma, fazla yüz verme, bırak
ağlasın, ağlamayı da öğrensin.. Hiç unutmuyorum hümanın 40 mevlütünde uzak
akrabalardan birisi aldı beni karşısına dedi ki aman sakın fazla kucağa
alıştırma, emzir altını değiştir yatır yatağına sürekli ilgi gösterirsen hep
ilgi ister. Tövbe tövbe o ne demekse saksıda çiçek mi bu herhalde ilgi
isteyecek. Ben de allahtan dedim ki zaten sevelim ilgilenelim diye doğurdum
niye yatıracakmışım ki tabii ilgileneceğim. Kadın suratıma uzaylıymışım gibi
baktı...
İşte böyle sonra sokakta amcalar, teyzeler önünü keser yok öyle tutma böyle
tut, yok üşür yok terler, yok annesi aç bu çocuk aç... (ulan aça benziyor mu
bir bak bakıyım) Sana ne kardeşim sana ne... Bitmiyor tabii teyzelerden azar
işitiyorsun bu kadarcık çocuk sokağa çıkar mı, o şeyin içine (kanguru) çocuk
koyulur mu, yok efendim meme emiyor mu, gece uyuyor mu soruları... Hadi bunlar bir tarafa yine bir şekilde geçiştirdiğin kulak arkası yapabildiğin şeyler ama çocuk büyüyüp de senin belli konularla ilgili tercihlerin devreye girdiğinde olay tamamen garipleşiyor. O zaman anlıyorsun ki kimse sana, anneliğine, çocuğuna saygı duymuyor.. TV izlemiyor dersin gittiğin misafirlikte ısrarla tv açarlar çocuğa baksın diye, şeker vermiyorum dersin eline çikolata şeker tutuştururlar.
Tülin teyze (almanyada yaşıyor) demişti ki türk toplumu çok duyarlı çocuk
konusunda.. Bunu olumlu, iyi bir şeymiş gibi geliyor kulağa ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum çünkü duyarlılık lafta kalıyor aslında... Hatta o anlamda fazla duyarlı olarak da algılanabilir...
Ama aynı duyarlı türk insanı mesela çocuk parkında sigara içmekte bir beis görmüyor ya neyse bu da ayrı bir tartışma konusu...
Velhasıl bu şikayetler bu yakınmalar uzar gider. Bir de bence insanı
yakınlarından gelen müdahaleler yoruyor, sokaktaki teyzeyi bir daha
görmeyebilirsin ama tanıdıklarını, aile büyüklerini senin söylediğinin doğruluğuna ikna
etmek zorundasın ki çocuğun istemediğin şeylere maruz kalmasın ya da en azından ikna etmesen bile senin istediğin şekilde davranmalarını sağlamak zorundasın ki bu çok zor, hatta imkansız. O nedenle de sinir bozucu... Eskiden o mu varmış, biz hiç böyle yapmıyorduk ki, biz eskiden öyle birşey
bilmiyorduk ki… İşte zaten bilmiyormuşsun ondan böyle…Ya da bilsen bile belki senin hassasiyet göstermediğin bir şey benim için önemli.. Ya da tam tersi olamaz mı? Annelik de bir tarz değil mi, annelik tarzı bir tercihler bütünü değil mi?
O halde o tercihler benim tercihlerim olmalı, annenin tercihleri olmalı. Böyle saçma
sapan karışmalar, anneyi hafife alırcasına inatlaşmalar, genel geçer, yalan yanlış bilgilerle anneyi ve çocuğu yargılamalar. Kim çocuğu annesinden
daha iyi tanıyabilir ki…
Bunlar türk toplumunun hastalıklı, iki yüzlü ve tahammülsüz/saygısız halleri diye düşünüyorum.
Kadınlar, anneler, anneliğinize, annelik tarzınıza, çocuğunuzla ilişkinize sahip çıkın… Kimsenin karışmasına, sizi yalan yanlış yönlendirmesine –ki buna doktorlar da dahil, bugün birçok çocuk doktorunun birçok konuda kendi uzmanlıkları dışındaki konular da buna dahil ailelerini yanlış yönlendirdiklerine şahit oluyorum- izin vermeyin… Okuyun, araştırın, öğrenin, sonra da kendi bildiğinizi, iç sesinizi yani içgüdülerinizi dinleyin.. Bence
Kadınlar, anneler, anneliğinize, annelik tarzınıza, çocuğunuzla ilişkinize sahip çıkın… Kimsenin karışmasına, sizi yalan yanlış yönlendirmesine –ki buna doktorlar da dahil, bugün birçok çocuk doktorunun birçok konuda kendi uzmanlıkları dışındaki konular da buna dahil ailelerini yanlış yönlendirdiklerine şahit oluyorum- izin vermeyin… Okuyun, araştırın, öğrenin, sonra da kendi bildiğinizi, iç sesinizi yani içgüdülerinizi dinleyin.. Bence
2 yorum
Biz millet olarak sadece cocuk konusuna degil her seye yorum yapmayi ve fikir sunmayi cok seviyoruz . oyle olmasa komsunun gelini de sabah cok gec kalkiyormus , aman da kocasina kahvalti hazirlamiyormus ... vs . filanca oglunu ayaginda sallayarak uyutuyormus . ve hatta yasini gectigi halde yurumeyen bebelere olumcul hasta gibi bakanlardan tirsiyorum dogrusu :))iki yasinda fiziksel olarak sorunu olmadiktan sonra yurumeyen kac cocuk gordunuz ? Aslinda sadece anneligimize degil , hayatimizin tamamina sahip cikalim. :))
YanıtlaSilçok haklısınız. sadece çocuklar değil bizim hayatımız da devamlı mercek altında.. nedense insanlar birbirlerine rahat, kendi haline bırakamıyorlar, toplumsal bir hastalık olsa gerek... sorsan herkes birbirini umursuyor da ondan işte batıda öyle mi aile diye bir şey kalmamış filan diyorlar ama bunun hiç alakası yok bence tamamen saygı meselesi...
YanıtlaSilhayatımıza sahip çıkalım..
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.