Düğün Sezonu

By Mayıs 22, 2013

Bildiğiniz gibi düğün sezonu diye bir şey var. Bu sene de Ramazan'ın yaza denk gelmesi sebebiyle erken açıldı ve benim de birçok evlenen/evlenecek arkadaşım var etrafımda. Gelinlik damatlık muhabbetinden gelin başı mevzusuna kadar düğün hazırlıkları her yerde konuşuluyor. Kızlar gününde filan zannetmeyin, basbayağı erkeklerle de, öğle yemeğinde, bir toplantı öncesi ya da işe ara verildiğinde... Artık herkes her şeyle ilgileniyor, mecbur. Hem lojiistik ve organizasyon hem de maliyet açısından... Eskidenmiş kız tarafı erkek tarafı muhabbetleri. Her ne kadar halen bir miktar varlığı hissedilse de daha çok ailelerden hangi taraf neyi alacakla sınırlı kalıyor gördüğüm kadarıyla. Evlenecek olan aklı başında genç insanlar zaten kendileri üstlendikleri bölümü ortaklaşa hallediyorlar. Herkes alınanların/yapılanların, sonrasında yol, su, elektrik olarak yine kendilerine döneceğinin farkında. İlla şu da olsun, bu da olsun diyen pek duymadım. Çok şükür aklı başında insanlar var etrafımda :) 
Gelin görün ki iş aileler için pek öyle değil. Hala, bir kere alınıyor, bir kere yapılıyor  noktasında takılıp şu da şöyle olsun bu da böyle olsun, bu da olsun, en iyisi olsun, en bilmem nesi olsun. Manasız mı manasız. Masraf mı masraf... Geçen gün bir arkadaş dedi ki düğün gençlere yardım etmek için yapılan bir şeymiş ya eskiden artık öyle bir durum yok, tam tersi bir masraf kapısı. Kesinlikle!!! Ne yardımı yahuu. Tamam düğüne gelen eş dost getiriyor bir şeyler de masrafları bile çıkarmıyor ki yardım olsun. Yapılan işin anlamsızlığı ve boşunalığı da cabası. 
Tam bu noktada yeni evleneceklerin moralini bozmak istemediğim için bundan tam 6 yıl öncesine dönüyorum, kendi olayımıza... 
Biz yeni nişanlanmışız :) O noktaya gelene kadar neler çektiğimi bilen bilir, şimdi burada detaya girmek istemiyorum. Nişan itibariyle de düğün hazırlıkları yavaş yavaş başlamış. Ben açık havada düğün istediğimden önümüzde 3 bilemediniz 4 ay var. Tam gaz gitmemiz lazım yani, ortada hiç bir şey yok daha. Hummalı geçen bir 3-4 ayın sonunda biz 29 Ağustos'ta evlendik. İnsanlık için pek ehemmiyetli bir şey değil biliyorum ama bizim açımızdan elbette öyle :) Ancak bir taraftan da bu sürede deveye hendek atlattığımızı söylemeden edemeyeceğim. Zaten paramız yok, bir taraftan da aile kaprisleri, yok o öyle olmaz bu böyle bilmem ne diye diye niyetimiz küçük bir kokteyl yapmak iken kendimizi havuz başında yemekli düğün yaparken bulduk. Bu noktada yazarın lafını sakınmadığını, olayları kontrolünde tutmak adına herkese herşeyi söyleyebildiğini/söylediğini ve de mümkün mertebe işine karıştırtmadığını da hatırlatmak isterim.  Diyeceğim o ki olaylar benim kontrolümden bu derece çıktıysa olayın vehametini siz hesap edin. Yani bu işe bir girdin mi öyle kolay kolay çıkılmıyor arkadaş, ben bunu bilir bunu söylerim. 
Bu arada arkamdan gizli gizli dışarıda yemekli kına yapma organizasyonunu son anda fark etmiş ve savuşturmuş bir insanım ayrıyetten. Evde hallettik o kısmı neyse ki. Tüm bunlar olurken en kasıcı olan nişan, kına ve düğün günlerinde yaşananlar, o kadar insanın önüne çıkmak vs zannetmeyin. Benim açımdan onlar kolay kısımlardı, o derece ki kınayı pek hatırladığım söylenemez, düğünde ise (Allah'tan açık havadaydı) arada kayıp zamanlar var. OLMECA diyorum bu noktada :) 
 
Neyse sonuç olarak esas zor kısmı hazırlık, ailelerin kontrol altında tutulması ve bitmek bilmeyen detaylardı. Alınacaklar ayrı, ben ki düğünden sonra aylarca alışveriş merkezine adım atmamıştım, bir de o bunu dedi, bu buna bozuldu, o onu yapmadı, bu bunu bilme ne yapmadı kısmı var ki ömür törpüsü...Dedim ya benim açımdam oldukça zor bir süreçti, hem zamansal hem parasal hem de manevi olarak... O nedenle olay, insanlara madem evlenecekseniz gelin bakalım o zaman önce Kaf Dağı'nı aşın, sonra buradan uçun, buraya kaçın, deveye hendeği atlatın kıvamında eziyet etmeye ne gerek var, onu anlamış değilim. 

Haa bu arada düğünümden memnun değil miydim, yoo, gayet güzel bir düğündü, gelinliğim, saçım filan her şey 10 numaraydı. Bilkent Otel de sağ olsun bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadı o gün. İlk dansımızı yaparken elektriklerin kesildiği ve jenaretörün devreye girmesine kadar geçen o birkaç saniyelik şaşkınlık ve dansa yeniden başlamamız da efsaneydi, ancak bizim başımıza gelirdi zaten, kayıtlara geçsin.

Yani benim esas eleştirdiğim bu günün özel ve güzel bir gün olarak anılması ve bu yüzden birçok hazırlıklar yapılması da değil. Ama hayatımızın bu en mutlu gününde diyoruz ya, o en mutlu gün ya da en özel gün kime göre onu sormak istiyorum... Kaç kişi gerçekten çok güzel vakit geçirdi o gün? Kaç kişi için hakikaten çok özeldi? Emin değilim... Mesela ben, düğümde çok eğlendim göbek attımi oynadım filan... Ama başka şekillerde de eğlenebilirdim mesela...
Kaç çifte soruldu, siz ne hayal ettiniz, nasıl mutlu olursunuz, nasıl evlenmek istersiniz diye? Hiiiç.... Bir de bu işin maddi boyutu var, herkes deli gibi para biriktiriyor düğün dernek için ya da borçlanıyor... Ne için ailelerin gönlü olsun, böyle gelmiş böyle gider geleneği var diye, konu komşu bilmemkim hanımgillerin kızının düğününde bilmem ne oldu desin diye...Gösteriş ve afedersiniz sidik yarışı... Yani benim çocuğum SBS'den şu puanı aldı diye hava atmanın bir kaç gömlek üstü, direk para konuşuyor...
Üstelik de ortaya çıkan sonuç genelde seri üretimden öte gitmeyen, birbirinin aynı düğünler, dernekler... Yani düğün dekoru, ne biliyim yemekler, hep aynı, hep klişe... 
Tabii bu noktada para çoksa bu eleştirilerim belki yersiz kalabilir, herkesin gönlünü edecek bir yol bulunabilir... Ama ortalama insanlar için durum hiç de öyle peri masalı gibi yaşanmıyor yani....
Sonuç olarak yapmayın etmeyin, gençlere bu ızdırabı yaşatmayın diyorum... Buradan ailelere sesleniyorum, bırakın bu klişeleri... Henüz o düğün sezonu çarkına kendi kaptırmamış arkadaşları uyarmak ve ailelere evlenmiş ve tüm bunları yaşamış bir insanın gözünden durumun yıllar sonra nasıl göründüğünü göstermek için bu yazıyı yazdım. Gerçekten mutlu olacağınız, gerçekten memnun kalacağınız düğünleriniz olsun arkadaşlar! İstemiyorsanız, paranız yoksa da olmasın.. O parayla gidin güzel bir tatil yapın, belki hayatınızda hiç görmeyeceğiniz bir yeri görün, hiç gitmeyeceğiniz bir yere gidin...
Bu arada bir taraftan da yıllar sonra ben de Hüma için böyle fantastik düğün moduna girersem kanıt olsun tarihe :) Her türlü itirazda haklısın Hüma'cım, o zaman umarım bu yazıları ele geçirmiş ve beni kendi silahımla vurmuş olursun... 

Ben açık söylüyorum şimdiki aklım olsa bu işlere hiiiç girmezdim, orjinal hayallere sadık kalıp, nikahı basıp ardından İtalya'ya tatile gitmek varken, onca tantana... Hiç gerek yokmuş... İşte gençlikte böyle şeylere pek cesaret edilemiyor...Hadi onu yapamadık, bari konsepti değiştirebilseydik dimi? İstediğimiz gibi mekan bile bulamadık. 
Bizim niyetimiz, kırda, akşam üstü başlayan, gece geç saatlere kadar süren, sadece gerçekten yakınımız olan insanların bulunduğu, gerçekten sevdiğimiz müziklerin çaldığı, gerçekten sevdiğimiz/güzel yiyeceklerin yendiği, sakin, samimi bir organizasyon yapmaktı. (Bu arada haklarını yemeyelim Bilkent Otel oldukça başarılıydı yemekler konusunda). Hatta mümkünse denizi gören bir yerde... O kısım lojistik ve maliyet olarak zor olurdu ama en azından diğer bölümler hayata geçirilebilirmiş aslında... Ama dedim ya istediğimiz gibi mekan bulamamıştık, mekanı bulsan bile yok onların anlaşmalı orkestrası, anlaşmalı bilmem nesi... İş tamamen ticari, iş tamamen seri üretim, yoksa gençlerin hayallerini filan düşünen yok işte... Herşey dahil otellerden bir farkı yok sistemin, bir o kadar da sevimsiz bize göre...
Neyse niyetliyiz eğer paramız olursa 10. yılımızda yaparız istediğimiz gibi bir evlilik yıldönümü partisi, sadece yakınlar, yeşillik hatta ormanlık bir alan, yansın mangallar, çalsın kemanlar... Çocuklar resim yapsın, top oynasın, içkiler içilsin, danslar edilsin... Tolga'nın dediği de doğru, tek bir masa upuzun... Sadece sevdiklerimiz... Bakalım, kısmetse olur :) Gelinlik bile giyerim utanmadan :) Tolga geçer mangalın başına...En kralından yer, içer, eğleniriz dostlar, düğün dediğin böyle olur...

Bunları da Okuyabilirsiniz

2 yorum

  1. Bizim hayallerimizdeki düğünleri yabancılar gelip muhteşem güzellikteki koylarımızda yapıyorlar Minecim, bilirsin.. Aynen öyle uzuuun masalar, sadece en yakınlar, sade kostümler, samimiyet.. Budur aslında bence de..
    (Bu arada bende mi blog açsam yahu?:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa dimi bir de o var...
      neden olmasın sen de yaz, hatta yazabilen herkes yazsın.. bir şeyler de daha iyi olsun artık bu ülkede, daha güzel yaşamlarımız olsun..
      başka bir dünya mümkün diyorum :)

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.