Anneler Günü

By Mayıs 12, 2013

Erkeklerin bu hayatta bazı şeyleri hiç anlayamamaları ve asla anlayamayacak olmalarını anne ol(a)mamalarına bağlıyorum. Anne olmak çok değişik bir bakış açısı kazandırıyor insana, bambaşka bir evrenin kapısını açıyor adeta... Çocuklu hayat, bir canın sorumluluğu gibi dünyevi konuların ötesinde de tüm algısı değişiyor insanın, hele ki doğumdan sonraki ilk haftalarda. Zaten hormonların etkisiyle değişik bir kafa yaşanıyor orası kesin. Ama bir taraftan da bebeğin gelişi ve anne olmakla içine girilen bu yeni dünyada daha önce olmayan bir algılama hasıl oluyor, bence. Hepsine vakıf olmak elbette imkansız ama benim hissettiğim şöyle bir şeydi; 
"Dünyaya bir can getirmek, yaradılışın sırlarından bir parça gösterilmesi gibi... Ucundan aralanıyor sır perdesi, o engin ve derin bilgiyi, sevgiyi, aynı zamanda ilahi düzeni ve "Yaradan"ın varlığını tüm varlığında hissediyorsun. Değişik bir sarhoşluk gibi, bu konu üzerine düşününce, bu duyguları takip edip de içine bırakınca kendini hepten sarhoş oluyorsun, bir taraftan korkarak bu garip halden. Tüm dünya, evren hatta yaradılışla ilgili çok kökten çok içten, taa özden bir kavrayış, bir algılama, bir anlayış hasıl oluyor. Evrensel ve ilahi bilginin hissedilmesi, dışarıdan gelen bir öğrenme değil de içten, kalpten gelen bir aydınlanma gibi. İnsanı sarhoş eden de bu aydınlanma işte."
O anlarda hissettiğim şeylerden biri de tüm evrenin aslında bir olma durumuydu. Tüm varlığın kaynağının tek olması, tüm evrenin tek olması ve özünde aynı olması... Hal böyle olunca aslında doğurduğuna olan sevgiyi tüm evrene yansıtabiliyorsun ya da yansıtabilirsin aslında. Yani "Yaradan"ı ve yaratılan her şeyi bir bütün olarak algılamak, kabul etmek ve sevmek. Bu beraberinde büyük bir coşku ve aynı zamanda derin bir hüzün getiriyor sanırım. Dünyadaki düzeni, insanların yaptığı/yaşadığı kötü şeyleri, acıları, ölümleri ve beterlerini düşününce, böyle bir düzen olmamalı diyor insan. Bu düzen yanlış, hiç bir şeye ve hiç kimseye kötü davranmamalı insan. Hepsini "O" yarattı sonuçta. Buradan tasavvufa, Yunus Emre'ye, Mevlana'ya ve nicelerine bağlanmak mümkün. Ben bu konulardaki bilgim yetersiz olduğundan pek anlatamıyorum aslında. Anlatmaya çalıştığım şey "Vahdet-i Vücud" diye geçiyormuş tasavvufta. 
İşte inanıyorum ki, o da böyle bebekti, o da masumdu diyebilmek en basit düzeyde ya da tüm varlığın birliğini düşünmek ve bu düşünceyi kaybetmemek başka bir dünya algısıyla yaşamamıza vesile olabilir. Aslında başta herkes masum ve tertemiz geliyor buraya. İşte o masumluğu koruyabilmek ya esas mesele. Bir karıncayı bile incitmemek, toprağa bile yumuşak basmak bizi başının üstüne taşıyor diye,  saygı duymak "can"a ve canlıya, vermek hep vermek sevgi ve elinde ne varsa. Komşun açken tok uyuyamamak. Bencillik yapamamak, adil olmak, adalet istemek herkes adına.  
Annelik hem kendi çocuğun için hem de tüm dünya için böyle olmalı. Anne olmak böyle bir algılamayı da beraberinde getirmeli. Yoksa anne şuna denir, böyle yapana denir, anneler şöyle yapar böyle uykusuz kalır noktasında yazılıp çizilenler, söylenenler çok. Ama canından bir parçayı bu dünyada koruma ve var etme mücadelesini tümevardırarak herkes için özümseyebilmek bize başka bir dünya yaratma gücü verebilir. 
İşte, erkeklerin dünyayı asla bir kadın gibi anlayamayacak olması ve ne yazık ki dünyadaki düzenin bir erkek düzeni olması belki de en büyük problem bu noktada. Tüketme üzerine değil üretme üzerine kurulu bir dünya erkek değil kadın merkezli ama en çok da insan merkezli olmalıdır. Burada benzer düşüncede/algıda olan erkeklerin hakkını yemek istemem, bu yazı bir feminist yazısı gibi de algılansın istemem ama mevcut düzenin aslında "can"a ve canlıya saygısı ve faydası yok, tıpkı doğaya ve aksi iddia edilse de "Yaradan"a olmadığı gibi... Sadece kendilerine... Biz de aslında bilerek ya da bilmeyerek onlara hizmet etme ve hatta kölelik etme noktasındayız ne yazık ki. Ama bizler algılarımızı değiştirebilirsek, anneler olarak, değişim bizden başlayabilir o zaman. Bizlere emanet edilen canları en iyi şekilde yetiştirmek ve "insanlığa" faydalı bireyler olmalarını sağlamak değil mi görevimiz? Sisteme faydalı, sınavdan en iyi notu almış, en bilmem ne yerde okumuş sonra da en çok parayı kazanan ve dolayısıyla da en çok parayı harcayan bireyler yetiştirmeye odaklanmak yerine "insan" yetiştirmeye odaklansak tüm dünyayı değiştirecek gücü elimize almış olmaz mıyız?

Bunları düşünün, şikayet ettiğimiz sistemi değiştirmek aslında bizim elimizde olabilir.  Karanlıkta bir mum yakmak olabilir çabalarımız... 
Çocuklarımızı ona göre yetiştirelim, sadece yemek yedirip, temizleyip önüne oyuncakları koymak değildir annelik yapmak, onu herkes yapar. Anne olmak çok başka bir şey ve bize verilen bu gücün ve güzelliğin kıymetini bilip hakkını vermeliyiz diyorum bir anne olarak. 

Anneler Gününüz Kutlu Olsun. 

Bunları da Okuyabilirsiniz

3 yorum

  1. Ankara'da yaşasaydım ilkokulda kaldığımız yerden arkadaşlığımıza devam ederdik diye düşündüm şimdi, çok güzel ifade etmişsin Mine.. Anneler Günün kutlu olsun.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.