Kampüste Temiz Hava

By Şubat 06, 2013

Geçen yazımın sonlarında Hüma'nın hasta olduğunu, burnun aktığını filan yazmıştım. Pazar günü 2-3 gündür evden çıkmıyor biraz temiz hava alsın hem de bu arada ev iyice bir havalansın diye dışarı çıkmaya karar verdik anneannesiyle. 
Bu yazımda da Hüma'nın temiz havada maceraları ile hastane faslını anlattım. Bol fotoğraflı... Bu arada hastane fotoğrafları dışındaki fotoğrafları yeni makinemle ben çektim, hem de otomatikte değil en bir manuel modda. Açık havada daha kolay tabii :)
-----------------------------------------------------------------------
Temiz hava almak ve Ankara'da nadir görülen Şubat güneşinden faydalanmak için giydik kabanları taktık buff'ımızı ve güneş gözlüğümüzü düştük yollara..

Malum sömestr tatili ve zaten tahminen bu yüzden hastalık kaptı kuzucum muhtemelen tez jürisi sonrası kendimizi attığımız alışveriş merkezinden. Tez yazma sersemliğiyle sömestr tatili olduğunu ve her yerin aksırıp tıksıran çocuklarla dolu olduğunu unuttuğum doğrudur :(
Sonuçta aynı hatayı yapmayalım tenha, insanlardan uzak bir yere gidelim diye Bilkent Üniversitesi'ne gittik. Gerçekten de kimse yoktu koca kampüste. 

Hüma'cım 3-4 günlük aradan sonra dışarıda olmaktan çok memnun oldu hele ki açık havada olmaktan...Bir de havuzlar vardı ki, su kuşu Hüma'nın aklını başından aldılar...
Burada her ne kadar tırmanıyor gibi görünse de kendini riske atacak bir harekette bulunmadı genelde. 

Havuza taş atacağım diye tutturdu, başta biraz anlatmaya çalışsak da havuza taş atılmaz dolar havuz şudur budur diye baktık pes etmiyor artık küçük taşlardan bulduk 3-5 onları attı. 
Sonra bir süre rampalara sardı, rampalardan indi çıktı, koşturdu. 
Elimizde mutlaka eldivenimiz :) Bu aralar takık eldivene..

Havuza bakıyor...


Yaşlı teyze mod on, buff + gözlük :)

Sonra çimlerde yürüdük, kozalak topladık, ağaçların çalıların arasından geçtik. Bir ara top oynadık çimlerde. 



Balım Benim...
İşte size bir kozalak...

Bu arada kış vakti bile Bilkent'te çimler bakımlı, temiz ve olabildiğince yeşil bu havada. Odtü'nün yoluk çimlerinin tersine :)
Hareket ederken elleri boş kalsın diye kayısıyı ağzına tıkıştırdı...Biz zorlamadık yanlış anlaşılmasın, tamamen kendi kararı, yemek de, tıkıştırmak da....



Ve tabii ki Ce-ee...
Bir daha Ce-ee...

Bunları toplayalımm...


Bitkiler küçük bir geçit oluşturmuş fakültelerin arasındaki çimlik alanda. Hemen fark etti tabii durumu bizim uyanık, anne bak ben nereden geçiyorum diyerek bir o tarafa bir bu tarafa geçti. Pek de keyiflendi bu geçme işine, hem bu geçiti keşfedişine... Kuzucum benim...





Yukarı kadar yürüdükten sonra Meteksan'ın üzerinde (eski adı speed'di sanırım değişti mi dikkat etmedim) yemek yenen yerde ihtiyaç molası verdik. Orada yemekleri görünce yemek yemek istedi Hüma hanım. Aldık yemekleri oturduk ama yemedi tabii... Biraz zorla biraz kandırarak yedirdik hasta diye mecbur. Kalan yemekleri de ben yedim, eski günlerin anısına. 
Mekan bomboştu, sonrasında ortalıklarda gezinmeye başladı Hümacığım. Kendi kendine keşfedip oynadığı oyun ise buffını üzerine sermek ve tutmadan onu düşürmemeye çalışarak koşmak... Tamaman kendi buluşu bu oyun... Babasının kızı olduğundan kendini oyalamayı biliyor, hele bir de keyfi yerindeyse tamam...





Bu kıyafetini (tulum, H&M'den) de çook uzun zamandır giydirmemiştim, taa geçen seneden kuzumun bebeklik kıyafetlerinden... Rahat etsin hem de üşümesin diye içine külotlu çorapla giydirdim.. Yine bebeiş göründü gözüme iyice...


İşte havuza atılan taşlardan... Kimse görmesin havuza taş attığımızı :S

Taşlarını sayıyor galiba kuzu :)
Poz veriyor...
Bunlar da kuş üzümü dedik, Hüma da kuşlara götürmek üzere itina ile toplamaya başladı... 


Kuşlara verecekmiş bunları yesinler diye... Meleğim benim..

İşte böyle geçti pazar günü, Hüma'cık bol temiz hava aldı, hasta olmasına rağmen koşturdu durdu, gerçi evde de farklı değil zaten... Ama maalesef temiz hava yetmedi kuzumu iyileştirmeye, her ne kadar pazar akşamı dönüş yolu itibari ile sabaha kadar uyusa da sabah öksürüğünün artmış olduğunu fark ettim. İşe gitmeyip Hüma'yı doktora götürmeyi düşündüm ama sonra enerjisini görünce hadi dedim bugün de geçsin. Akşam üstüne kadar iyiymiş ama akşam üstü birden öksürüğü artmış. Eve geldiğimde gözler şişmiş, ateş hafif hafif çıkmaya başlamıştı. Tolga da işten gelince Başkent Hastanesi çocuk acilin yolunu tuttuk. (Bu arada Ankara'da sanırım tek çocuk acil Başkent Hastanesinde, diğerleri birer birer kaldırdı, acil bedava olunca).
Babayla acil kapısında beklerken....

Sakince muayene olan Hüma'm...
Güzelce muayenemizi olduk ve orta kulak iltihabı başlangıcı olduğunu öğrendik. Neyse ki tam zamanında gitmişiz doktora, kulağın birinde hafif kızarıklık varmış.  
Nöbetçi eczane bulma kısmı biraz zor da olsa antibiyotiğimizi aldık. Hüma eve gidene kadar zor dayandı. Evde bir kez daha yemek ve banyo faslından sonra gözleri kapanıyordu. 
Bugün sabah da pek iyi değildi, ancak öğleden sonra iki saat kadar uyuduktan sonra biraz gözü açıldı kuzunun, bakalım yarına nasıl olacak.. Bu arada benim de boğaz ağrıyor, halsizlik, burun akıntısı... Ailecek hastayız anlayacağınız...






Bunları da Okuyabilirsiniz

8 yorum

  1. Öyle güzel fotoğraflar ki, iyi ki çekmişsin Sevgili Mine. Hepsi birbirinden etkileyici. Hüma için üzüldüm. İnşallah çok çabuk iyileşir. Hastalık gelince peşpeşe geliyor değil mi? Çok geçmiş olsun. Doğrulama kodunu kaldırdığını yazmışsın. Buna çok sevindim. Böylece yorum yazmak isteyenler sana daha kolay ulaşacaklar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy çok teşekkür ederim... :)
      evet kaldırdım artık herkesin yorumlarını bekliyorum :)
      sevgiler mine

      Sil
  2. minnoş
    kıyamam ben küçümene :(
    ayrıca fotolar harika..
    görüşelim, tez bitti, tez buluşalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)
      görüşelim.. tez devam ediyor, tekrar yoğunlaşmadan görüşelim ama ben de hastayım...bir iyileşelim de...

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. çok çok geçmiş olsun :( Hüma'cığı hep gülen fotolarda görelim, hasta olmasın kimsenin kuzusu. Fotolar süper cidden, ne aldın? bende Canon 500D var, ama manuel modu çok sık kullanmıyorum, sadece çekim gezilerinde sabit kadrajlarda. her çekimde tekrar ayarlamaktan konu kaçıyor, hele çocuk fotosu gibi hareketli durumda zor. o nedenle genelde diyafram ayarlı kullanıyorum. bir de bazı fotolarda ışık patlamış, ISO değerini düşürmek bi çözüm olabilir, ya da her daim ışığı karşıya değil arkaya almaya çalışmalı.
    selamlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gülinciğim nikon d5100 aldım. ama bildiğin çok acemiyim ben, bunlar da şansıma çektiklerim. dediğin gibi ayarlayana kadar konu kaçıyor ya da hüma kaçıyor :D ancak bu kadar oldu o da açık havada ışık çok değişmediğinden... evde özellikle ışığın az olduğu durumlarda çok zor..
      tabi çok fazla ayarlayamıyorum açıyı hümaya göre ışık terste kalıyor filan... öğrenicez bakalım. bir de hüma elimde gördüğünde ben çekicem ya fotoğraflara bakiiim diye atladığı için fazla pratik de yapamıyorum.
      :)

      Sil
    2. hayırlı olsun, güle güle kullan :) kurcalaya kurcalaya öğrenirsin. bence diyafram ayarında çek genelde. evde de ISO'yu 3200 veya 1600 yap, o zaman daha başarılı fotolar çıkar ortaya.
      temel kursa henüz gitmediysen pratik bilgilere netten ulaşabilirsin, ya da yakın bir arkadaşın varsa bu işlerle ilgilenen onu sıkıştır her fırsatta :)
      kolay gelsin. fotoların devamını bekliyoruz :)

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.