Hüma ile Bir Gün
Sevgili Hüma'cık bütün
gün evde seninle olunca birbirinden ilginç, birbirinden komik ve tatlı ve de aynı
zamanda beni şok edici olay yaşandı aramızda. Fark ettim ki tüm günü seninle
geçirmeyince çok şey kaçırıyorum aslında ama neyse buna değinmek istemiyorum
şimdi bu başka bir yazının konusu, bir süredir aklımda olan. Hem de çok hassasım
bu aralar bu konuda, daha fazla kaçırdıklarıma odaklanmak istemiyorum onun
yerine kendimize çaldığımız bu günde yakaladıklarımdan bahsetsem daha güzel
olacak.
2 gündür evdeyim
ikimiz de hastayız. Sen bir de aşı oldun, halbuki dün çok keyifli ve
enerjik uyanmıştın uzun bir aradan sonra (bence) ama gel gör ki aşı zamanı
gelmişti ve yapacak bir şey yoktu. Güle oynaya gittin aşıya ve ağlayarak döndün
tabii. Gerçi çok ağlamadın ama kızdın bana biliyorum ve de özellikle dün aşı
yaptırdım diye bana kötü davrandın, arıza yaptın. Bu arada bir kez daha anladım
ki benim uysal, sakin pamuk kızımın tersi pismiş hakikaten. Neyse bu da başka
bir yazının konusu, ben bugün yaptıklarımızı ve birkaç küçük anımızı anlatacağım aslında...
Bu sabah fena değildin
uyandığında, sözde makale okumak için elimde yatağa girdiğim tableti gördün ve
onunla oynadın bir süre. Oradaki oyunlardan birini yapamayınca çıkan, ağlayan
panda seni çok şaşırttı ve üzdü, benim canım naif kızım. Ağlamaya hiç
dayanamıyorsun, çok enteresan diyeceğim ama ben de öyleymişim o yüzden sanırım
genetik diye düşünüyorum. Eskiden plaklı bebekler vardı, sırtına küçük plak gibi CD gibi bir şey takılırdı. İşte benim Ayşegül'ün de bir gülen bir de ağlayan plağı vardı, hep gülen plağı koyarmışım ben, ağlayanı hiç koymazmışım hatta bazen onu birileri koyduğunda ben de ağlarmışım bebek ağlıyor diye... O yüzden yapacak bir şey yok bu konuda....
Neyse sonra babanla evin içinde dolaştınız bir süre
ben kahvaltı filan hazırlarken ve hep "anne anne" diye. Sanırım işe
gitmeyeceğime ikna olmadın. Sonra tolga gidince sen de sakinledin benim
gitmediğimi görüp. Ben duş alırken güzel güzel oynadın banyonun önünde. Ben
giyinirken de yatak odasında. Bir ara gidip su içtin şifoniyerin üzerinde duran
bardaktan. Bir süre orada vakit geçirdik, bana kıyafetimi değiştirttin
"bunu giy, bunu giy" diyerek. Neyse bir ara baktım dudaklar kurumuş
hadi anneciğim git su iç dedim, bir baktım ki almışsın eline bardağı babanla
ikimizin fotoğrafının durduğu çerçevenin arkasına dolduruyorsun.
İçimden gülmek geldi
ama gülmedim, hayır hüma yapılmaz öyle annecim dökme diyerek elinden aldım
bardağı... Seni küçük yaramaz... Büyümüş de yaramazlık icat ediyor... Neyse
fazla kızmadım çünkü sana kızmak zor yaramazlık yapışın bile o kadar güzel ki
(bence ve bana tabi). Sonra silmek için bez getirdim aldın elimden kendin
sildin bir güzel, sonra da epeyce oynadın oralarda. Akşam da ben babana
anlatırken "biliyo musun hüma bugün yaramazlık yaptı" dediğimde
hatırladın yaptığını "suyu döktü hüma" dedin. Evet dedim ben de fotoğrafa
döktü sonra da sildik. "Hüma sildi" dedin bir de çok bilmiş bitbit...
Sonra akşam sana küçük
bir el feneri verdim karton evinin içinde oynaman için, en son oradan çıkmış
elinde fener evin içinde geziyordun, bir ara baktım feneri yere tutmuş ışığı
yakalamaya çalışıyorsun.. Sonra da git git diyerek ışıktan kaçmaya
çalışıyorsun. Baktın kaçamadın panikledin, elinde fener kendi ayaklarına tutmuş
koşuyorsun bir taraftan da "git git" diyorsun. En son "anne anne
git git" diye bana doğru geldin. Anlatmaya çalıştım ama ne kadar anladın
bilmiyorum. Canım kızım benim o kadar komikti ki babanla güldük o hallerine.
Küçük kedim benim, ışığı kovalar, ışıktan kaçar.
Sonra yemek için
oturduk, biraz çorba yedin etli pilavından pek yemedin, üstlerinden didikledin
biraz o kadar. Hüma'cım kalkalım mı doydun mu filan diyordum ben sonra dedim ki
zaten yemedin yemeğini bak duruyor tabağında. O küçük parmakla ancak parmak
kadar bir yer gösterdin tabağında, yemek olmayan kenarda, burayı yedim diye
cevap verdin bana... Çok şaşırdım bu cevaba hem hoşuma gitti hem korktum 18
aylık bunu diyen yarın bir gün ne cevaplar verir bilemedim..
Zaten konuşmayı da
iyice ilerlettin, iyiden iyiye sohbet edilir oldu seninle. 2-3 kelimelik
cümleler tamam. Sorulanlara da cevap veriyorsun. Geçen gün dayı nerede sorusuna
"Antalya ya gitti" şeklinde cevap vermen hepimizi şok etti. Şimdilik
neden, niye ve nasıl sorularını anlayamıyorsun, kim, nerede, ne soruları tamam.
Geçmiş zaman ve şimdiki zaman da tamam gelecek hala belirsiz... Ben sen
durumları karışık hala. Hüma'nın, annenin, anneannenin şeklindeki ifadelerin
daha emin olduğuna karar verdin, hiç zamir filan kullanmıyorsun son
zamanlarda... Haa bir de son günlerin önemli gündemlerinden; her şey
hüma'nın... sana ait olanlar zaten Hüma'nın da, yiyecekler, minderler,
yataklar, kitaplar, artık kendince sahiplendiğin ne varsa... Oyuncaklarınla da
oynatmıyorsun beni genelde, Hüma'nın diye kızıyorsun bir de... Ben de
oturuyorum yanında anca konuşuyorum senle arada kaçamak yeni boyalarını filan
deniyorum :)
İşte böyle güzel
kızım, seninle keyifli bir gün daha geçti...Bugün kendiliğinden memesiz uyumaya
razı oldun, süt azaldı sanırım iyice, meme olayı da biterse yavaş yavaş daha
bir güzel olacak sanki... Bu işi senin keyfine bıraktım, sayıca kontrol altında
tutmaya çalışıyorum ama onun dışında seninle bu konuda çatışmıyorum. Zaten sen
de öğrendin zamanlarını akşam işten gelince ve uyku öncesi... Bir de tabii
gece, en az bir kez.. Hatta birkaç gün hiç kalkmadığın da oldu ama köpek
dişleri, hastalık ve aşı, fazlasını beklememek lazım. Oluruna bıraktım, böyle
daha iyi... Az görüyorum ve çatışmak istemiyorum...
Günlerim seni
özleyerek ve ben yokken ne yaptığını merak ederek geçiyor canım kızım.. Allah
daha büyük ayrılık vermesin bize, işe gitmem bile çok uzun geliyor, ama
maalesef yapacak bir şey yok... Sen varsın ya, sağlıklı ve mutlu...
0 yorum
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.