Hüma ile Bir Gün

By Ekim 06, 2012


Sevgili Hüma'cık bütün gün evde seninle olunca birbirinden ilginç, birbirinden komik ve tatlı ve de aynı zamanda beni şok edici olay yaşandı aramızda. Fark ettim ki tüm günü seninle geçirmeyince çok şey kaçırıyorum aslında ama neyse buna değinmek istemiyorum şimdi bu başka bir yazının konusu, bir süredir aklımda olan. Hem de çok hassasım bu aralar bu konuda, daha fazla kaçırdıklarıma odaklanmak istemiyorum onun yerine kendimize çaldığımız bu günde yakaladıklarımdan bahsetsem daha güzel olacak.

2 gündür evdeyim ikimiz de hastayız. Sen bir de aşı oldun, halbuki dün çok  keyifli ve enerjik uyanmıştın uzun bir aradan sonra (bence) ama gel gör ki aşı zamanı gelmişti ve yapacak bir şey yoktu. Güle oynaya gittin aşıya ve ağlayarak döndün tabii. Gerçi çok ağlamadın ama kızdın bana biliyorum ve de özellikle dün aşı yaptırdım diye bana kötü davrandın, arıza yaptın. Bu arada bir kez daha anladım ki benim uysal, sakin pamuk kızımın tersi pismiş hakikaten. Neyse bu da başka bir yazının konusu, ben bugün yaptıklarımızı ve birkaç küçük anımızı anlatacağım aslında...

Bu sabah fena değildin uyandığında, sözde makale okumak için elimde yatağa girdiğim tableti gördün ve onunla oynadın bir süre. Oradaki oyunlardan birini yapamayınca çıkan, ağlayan panda seni çok şaşırttı ve üzdü, benim canım naif kızım. Ağlamaya hiç dayanamıyorsun, çok enteresan diyeceğim ama ben de öyleymişim o yüzden sanırım genetik diye düşünüyorum. Eskiden plaklı bebekler vardı, sırtına küçük plak gibi CD gibi bir şey takılırdı. İşte benim Ayşegül'ün de bir gülen bir de ağlayan plağı vardı, hep gülen plağı koyarmışım ben, ağlayanı hiç koymazmışım hatta bazen onu birileri koyduğunda ben de ağlarmışım bebek ağlıyor diye... O yüzden yapacak bir şey yok bu konuda....
Neyse sonra babanla evin içinde dolaştınız bir süre ben kahvaltı filan hazırlarken ve hep "anne anne" diye. Sanırım işe gitmeyeceğime ikna olmadın. Sonra tolga gidince sen de sakinledin benim gitmediğimi görüp. Ben duş alırken güzel güzel oynadın banyonun önünde. Ben giyinirken de yatak odasında. Bir ara gidip su içtin şifoniyerin üzerinde duran bardaktan. Bir süre orada vakit geçirdik, bana kıyafetimi değiştirttin "bunu giy, bunu giy" diyerek. Neyse bir ara baktım dudaklar kurumuş hadi anneciğim git su iç dedim, bir baktım ki almışsın eline bardağı babanla ikimizin fotoğrafının durduğu çerçevenin arkasına dolduruyorsun. 
İçimden gülmek geldi ama gülmedim, hayır hüma yapılmaz öyle annecim dökme diyerek elinden aldım bardağı... Seni küçük yaramaz... Büyümüş de yaramazlık icat ediyor... Neyse fazla kızmadım çünkü sana kızmak zor yaramazlık yapışın bile o kadar güzel ki (bence ve bana tabi). Sonra silmek için bez getirdim aldın elimden kendin sildin bir güzel, sonra da epeyce oynadın oralarda. Akşam da ben babana anlatırken "biliyo musun hüma bugün yaramazlık yaptı" dediğimde hatırladın yaptığını "suyu döktü hüma" dedin. Evet dedim ben de fotoğrafa döktü sonra da sildik. "Hüma sildi" dedin bir de çok bilmiş bitbit...

Sonra akşam sana küçük bir el feneri verdim karton evinin içinde oynaman için, en son oradan çıkmış elinde fener evin içinde geziyordun, bir ara baktım feneri yere tutmuş ışığı yakalamaya çalışıyorsun.. Sonra da git git diyerek ışıktan kaçmaya çalışıyorsun. Baktın kaçamadın panikledin, elinde fener kendi ayaklarına tutmuş koşuyorsun bir taraftan da "git git" diyorsun. En son "anne anne git git" diye bana doğru geldin. Anlatmaya çalıştım ama ne kadar anladın bilmiyorum. Canım kızım benim o kadar komikti ki babanla güldük o hallerine. Küçük kedim benim, ışığı kovalar, ışıktan kaçar.  

Sonra yemek için oturduk, biraz çorba yedin etli pilavından pek yemedin, üstlerinden didikledin biraz o kadar. Hüma'cım kalkalım mı doydun mu filan diyordum ben sonra dedim ki zaten yemedin yemeğini bak duruyor tabağında. O küçük parmakla ancak parmak kadar bir yer gösterdin tabağında, yemek olmayan kenarda, burayı yedim diye cevap verdin bana... Çok şaşırdım bu cevaba hem hoşuma gitti hem korktum 18 aylık bunu diyen yarın bir gün ne cevaplar verir bilemedim.. 

Zaten konuşmayı da iyice ilerlettin, iyiden iyiye sohbet edilir oldu seninle. 2-3 kelimelik cümleler tamam. Sorulanlara da cevap veriyorsun. Geçen gün dayı nerede sorusuna "Antalya ya gitti" şeklinde cevap vermen hepimizi şok etti. Şimdilik neden, niye ve nasıl sorularını anlayamıyorsun, kim, nerede, ne soruları tamam. Geçmiş zaman ve şimdiki zaman da tamam gelecek hala belirsiz... Ben sen durumları karışık hala. Hüma'nın, annenin, anneannenin şeklindeki ifadelerin daha emin olduğuna karar verdin, hiç zamir filan kullanmıyorsun son zamanlarda... Haa bir de son günlerin önemli gündemlerinden; her şey hüma'nın... sana ait olanlar zaten Hüma'nın da, yiyecekler, minderler, yataklar, kitaplar, artık kendince sahiplendiğin ne varsa... Oyuncaklarınla da oynatmıyorsun beni genelde, Hüma'nın diye kızıyorsun bir de... Ben de oturuyorum yanında anca konuşuyorum senle arada kaçamak yeni boyalarını filan deniyorum :)

İşte böyle güzel kızım, seninle keyifli bir gün daha geçti...Bugün kendiliğinden memesiz uyumaya razı oldun, süt azaldı sanırım iyice, meme olayı da biterse yavaş yavaş daha bir güzel olacak sanki... Bu işi senin keyfine bıraktım, sayıca kontrol altında tutmaya çalışıyorum ama onun dışında seninle bu konuda çatışmıyorum. Zaten sen de öğrendin zamanlarını akşam işten gelince ve uyku öncesi... Bir de tabii gece, en az bir kez.. Hatta birkaç gün hiç kalkmadığın da oldu ama köpek dişleri, hastalık ve aşı, fazlasını beklememek lazım. Oluruna bıraktım, böyle daha iyi... Az görüyorum ve çatışmak istemiyorum... 

Günlerim seni özleyerek ve ben yokken ne yaptığını merak ederek geçiyor canım kızım.. Allah daha büyük ayrılık vermesin bize, işe gitmem bile çok uzun geliyor, ama maalesef yapacak bir şey yok... Sen varsın ya, sağlıklı ve mutlu...  

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.