Organik Doğal Gıda Arayışı

By Ekim 12, 2014 , , , ,

Artık beni tanıyanlar yiyecek konusundaki hassasiyetimi ve de organik/doğal/güvenilir gıda arayışımı biliyordur diye tahmin ediyorum. Bu konulardan daha önce Sağlıklı Gıda, Kış Hazırlıkları, Ayrancı Organik Pazarı, Güvenilir Gıda Meselesi ve AOÇ ve Güvenilir Gıda Meselesi yazılarımda bahsetmiştim.     
Her türlü mecliste de bahsetmeye, kendimce çevremdeki insanları bilgim, deneyimim çerçevesinde uyarmaya ve bu konularda bir farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Tabii ki de gıda konusunda uzman filan değilim ama zaten olmaya gerek de yok, bu bir bilinçlenme ve farkındalık meselesi. Neresinden dönsen kardır meselesi aynı zamanda. Eminim benim bilmediğim birçok şey vardır ama bilgim çerçevesinde "gerçek" gıda arayışım da bu konulardaki araştırmalarım/okumalarım vs de devam ediyor. Dolayısıyla önemli olan bir yerden başlamak, gerçek gıdayı denedikçe, bu konuları araştırdıkça arkası geliyor. 
O nedenle bu konular her zaman gündeme gelsin, konuşulsun, bilinç artsın, farkındalık artsın. Naçizane tavsiyem, siz de bu mevzuları konuşun, insanlara anlatın, yazın... Gerçek gıdayı arayanlar arttıkça hem arz artacak hem de bir kamuoyu oluşacaktır. 
Bu yazıyı da yine benzer amaçlarla hem de son dönemde yiyecek aldığım kaynakları paylaşmak için yazmaya karar verdim. 
Öncelikle bu konuda birkaç noktayı kendimce açığa kavuşturmak istiyorum. Birincisi organik diyince organik yemeyen, organikle ilgilenmeyen insanlarda bir antipati var. Ben de Hüma'nın doğumundan sonra organik arayışına girdiğimden, öncesinde organik olayı fazla zorlama ve abartı geliyordu doğrusu. Hatta "haa tabi tabi organik" filan diye de dalga geçiyordum. Bu biraz cahillikten biraz da bu konudaki şehir efsanelerinden ve konunun yansıtılış şeklinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Mesela normal semt pazarlarında satılmayan kurtlu elmalar organik diye satılıyor siz de alıyorsunuz filan gibi genel bir kanı var. Eğer böyle bir şey yapan satıcılar varsa da biz neden kurtlu elma alalım ki, değil mi? Yani organik gıda alışverişinde de çürük çarık mı şöyle mi böyle mi diye bakılıyor, organik alanlar bu organik denildiğinde herşeyi alıyor diye bir şey yok. O yüzden organik yiyenler kurtlu şeyleri yiyor lafı tam bir şehir efsanesi, siz de eğer organik yemeye karar verirseniz kurtlu bir şey yemeyeceksiniz. 
Tabii bu kurt olayının şöyle bir boyutu var, konvansiyel tarımda fire miktarlarını azaltmak ve üretimi kolaylaştırmak için yoğun olarak -özellikle de Türkiye'de kontrolsüz olarak- tarım ilaçları kullanılıyor. Dolayısıyla da kurttu böcekti, tarım zararlısıydı olmuyor, tüm meyve ve sebzeler cillop gibi çıkıyor tarladan. Bunun aksine organik ya da doğal üretimde ise doğal ilaçlar ve yöntemlerle sınırlı bir mücade yürütülüyor ve de üretilenin bir kısmı feda edilebiliyor. Bu nedenle örneğin domateslerin altında küçük delikler olabiliyor, kurt ya da böcek yemiş, ama bu demek değil ki hayvan domatesin içinde. Yani taze sebze meyve için bu çok da abartı bir şey değil ki, en kötü ihtimalle bakıp kontrol edip yersiniz, kurtluları ayırırsınız. Çünkü öte tarafta kurtun, böceğin tenezzül edip yemediği ilaçlı yiyeceği siz yemiş oluyorsunuz. 
İkinci olarak, organik de ne kadar organik sorunsalı var. Kendi adıma tam anlamıyla organik gıdanın günümüz dünyasında zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü organik demek, toprağından havasına, suyuna her şeyin temiz olması demek  ve fakat ne yazık ki birçok tarım alanı yollara, sanayi bölgelerine vs yakın olduğundan bu gerçekten de çok mümkün olmayabiliyor. Üstelik Türkiye'de sertifikasyon konusunda ciddi denetim eksiklikleri ve yaygınlaşmamış bir durum var. Yani dolayısıyla bizim aldıklarımızın da tam anlamıyla mükemmel gıda olduğunu iddia etmiyorum ama kötünün iyisidir diyorum yine de. Çünkü diğer tarafta GDO'lu olduğu kabul edilmese bile gen ıslahı adı altında dayatılan hibrit tohumlar var, artık bilmeyen yoktur herhalde hibrit tohum döl vermez. Yani eskiden çiftçiler kendi yetiştirdikleri malzemelerin bir bölümünü seneye tohumluk olarak ayırırken şimdi her sene yeni tohum alırlar. Döl vermesin ve de çevre koşullarına daha iyi dayansın diye bu tohumlar "gen ıslahı" adı altında ne tip proseslerden geçiyor bilinmez. Organik ya da doğal tarımda ise atadan kalma Anadolu tohumları kullanılır. İşin güzelliği de burada zaten. Yani havası, suyu, tarlası aynı bile olsa bir tarafta hibrit tohumlar, diğer tarafta ise herhangi bir müdahalede bulunulmamış yerli, orjinal tohumlar var. 
Son dönemde bu konuda belli bir kamuoyu oluştu, açıklamalar yapılıyor ve konvansiyel tarımla üretilen gıdaların olması gerektiği gibi besin değeri içermediği söyleniyor. Düşünün ki çocuğunuza fayda sağlasın diye lokma lokma yedirdiğiniz sebzenin belki de faydasından çok zararı var. Tohumu bir yana, tarlada üzerine yediği ilaç, kimyasallar bir yana... 
Hayvancılık sektöründe ise durum daha vahim.. Artık tavuk üreticilerini vallahi de zararsız billahi de geziyor tavuklarımız diye reklam verecek kadar bir bilinç oluştu çok şükür Türkiye'de. Hatta bir çok yumurta ya da tavuk markası "organik" olanını da satıyor. Yani düz mantıkla diğerleri organik değil demek ki... Haa tabii "organik" diye satılana ne kadar inanırsınız bilmiyorum. Ama açıkçası ben tavuğun organiğine pek inanmıyorum. Türkiye'de hayvan yemi olarak GDO'lu yemlerin ithalatına izin veriliyor. Yani hayvanlar GDO'lu yemlerle besleniyor, ayrıca sütü artırsın diye verilen hormonların, hastalıklara karşı verilen antibiyotiklerin haddi hesabı yok. Bunlar internette bulabileceğiniz bilgiler. 
Hal böyle olunca ben sertifikasyondan çok, yerli tohum kullanarak, kimyasal gübre ve ilaç kullanmadan mevsiminde üretilen yiyeceklere yöneliyorum. Hayvansal ürünlerde de elimde geldiğince tanıdığım bildiğim yerlerden alışveriş yapıyorum, klasik anlamda yaylada, açıkta otlayan hayvanları tercih ediyorum. 
Bunun adı organiktir, doğal gıdadır artık her neyse. Ama şunu çok net söyleyebilirim ki zannedilenin aksine çürük çarık şeyleri organik diye yemiyoruz, tam tersi piyasada, semt pazarlarında, süpermarketlerde satılanlardan daha kaliteli ve daha lezzetli şeyler yiyoruz. Her şeyine iddiasına varım. 
Bunları araştırın, internette yazın, birçok bilgi çıkacaktır. Tabii bu bilgiler her yerde var derken, popüler gazetelerden, ana akım medyadan filan bahsetmiyorum. 
Birkaç öneri;
Hala izlemediyseniz Food Inc. mutlaka izleyin
Etobur Otobur İkilemi (ben okumadım ama Hakan'ın tavsiyesi) 
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin makaleleri, örneğin Paranoya Değil Gerçek göz atılması gerekenlerden...
Ayrıca Fikir Sahibi Damaklar'ı ve Slow Food'u takip etmenizi öneririm.

Bu işin en zor kısmı ise tedarik. Gidip her şeyi bir seferde süpermarketten alıvermek gerçekten çok kolay, her şey elinizin altında oluyor. Ancak gerçek gıda arayışında öyle olmayabiliyor. İstediğiniz yiyeceği her zaman bulamayabiliyorsunuz, eve giderken marketten alayım opsiyonu olmuyor. O nedenle daha planlı ve önceden ihtiyaçları belirlemek esas. Ve tabii güvenilir tedarik kaynakları bulmak. 

Gerçek gıdalar için de alternatif tedarik kaynaklarım oluştu zaman içerisinde. Bu tedarikçilerden farklı farklı ürünler alıyorum. İşte yeni başlayanlar için "gerçek", güvenilir gıda temin etme yöntemleri.
  1. Daha önce de bahsettiğim gibi Ayrancı Organik Pazarı. Burada ne yazık ki belediyenin bir denetim mekanizması yok ancak kendi iç denetim mekanizmaları olan gruplar var. Ayrancı Organik pazarından alışveriş yapmanın sırrı, üreticileri tanımak ve belki de biraz deneme yanılma. 
  2. Doğal Besin, Biliçli Beslenme Grubu. Bu grup kendi öz denetim mekanizması olan, üreticilerle tüketicileri aracısız buluşturmayı amaçlayan bir grup. Kısa adı ile DBB, kendini bu şekilde tanımlıyor; "“Doğal Besin, Bilinçli Beslenme” grubu, doğa-dostu yöntemlerle üretilen sağlıklı besinlere aracısız şekilde ulaşmak isteyen ve bunun için sorumluluk alan bireylerden oluşur. Topluluk destekli üretim biçimlerini destekleyen bir ‘katılımcı onay sistemi’ modelidir. ". DBB'de farklı üreticiler var, ayrıca bir bölümü Ayrancı Organik Pazarı'na da geliyor. Grup içindeki iletişim ve koordinasyon email grubu ile sağlanıyor. Email grubuna üye olduğunuzda üreticilerin ürün listelerini, tüketicilerin şikayetlerini ve de grup içine konuşulan tartışılan konuları emailden takip edebiliyorsunuz. Son derece pratik. Ben farklı üreticileri denemeye çalışıyorum. Şimdiye kadar deneyip memnun kaldıklarım ise şöyle;
    1. Urla Hasat- İzmir Urla'da üretim yapıyorlar. DBB Urla Hasat bilgi sayfası için tık tık ve Urla Hasat web sitesi için tık tık. Ürünleri zeytin ve zeytin yağı ağırlıklı. Biz zeytinyağını özellikle beğendik. Taş Baskı Naturel Sızma Yağını kullanıyoruz. Ayrıca vişne reçeli de çok başarılı. 
    2. Üç Elma Doğal Tarım - Çankırı'da doğal tarım ve geleneksel tarım yöntemleri ile Fukuoka tarım metodunu kullanıyorlar. Biz un, salça ve üzüm suyu aldık. Gayet başarılı. Yerel tohumdan üretilmiş patlatmalık mısır da satıyorlar. 
    3. Tanal Çiftliği. Antalya'da yer alan çiftlik aynı zamanda TaTuTa üyesi. Tanal çiftliğinden birçok ürün aldım ve hepsinden de memnun kaldım.
    4. Bir de listede isimlerini bulamadığım Duran ailesi var. Tüm ürünlerinden memnun kaldım şimdiye kadar. Ayrıca ayda bir talep toplayıp, kesim yapıp, eve et dağıtımı da yapıyorlar.  
    5. Yukarıda bahsettiklerimden çok daha fazla çiftlik ve aile var. Üretici listesi için tık tık. Ben prensip olarak deneyip memnun kaldıklarımı paylaşıyorum sadece.
  3. Makarna Lütfen. Gıda mühendisi bir annenin girişimi. Organik sertifikalı, sebze içerikli makarnalar üretiyor.  
İşte bunlar bizim evin gıda alışverişinin yapıldığı temel tedarik noktaları.Bunların yanı sıra zorunlu durumlarda marketlerde satılan organik mercimek, pirinç, zeytinyağı, süt ve süt ürünlerini de alıyoruz. Lezzet farkının muazzam olduğunu tekrar belirtmek isterim. İlk başta fark yokmuş gibi gelebilir ancak bir süre organik/doğal olanı tercih ettiğinizde farklı anlamaya başlıyorsunuz... Kısacası;

Bunları da Okuyabilirsiniz

3 yorum

  1. Mime hanım 26 senedir doğal gübre kullanarak ilaç kullanmadan bir mandalin bahçesi içinde yaşıyorum.
    Kasım ortalarına doğru size mandalinlerimden tatırmak isterim bana adresinizi iletiniz lütfen.

    YanıtlaSil
  2. Minecim bir Ziraat Mühendisi olarak tarım ülkesi olan ülkemizin tarımının ne hale geldiğini çok iyi bilmeme rağmen, mutfağımıza soktuğumuz gıdalar konusundaki hassasiyetim tam olarak benim de çocuktan sonraya denk geliyor. Aman bu kadar hassas olma diye akıl verenler çok.. Ben de elinden geldiğince ilgilenenlere anlatmaya çalışıyorum.. Bu liste için teşekkürler, öpüyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şirincim zaten çocukların büyümesiyle birlikte arada kaçamaklar olabiliyor ki bence olsun sıkıntı yok önemli olan bunu genellememek ve doğal gıda işini hayat felsefesi haline getirmek bence. Biz de elimizden geldiğince dikkat etmeye çalışıyoruz işte... Öperim..

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.