Yedigöller

By Mayıs 12, 2014 , , ,

Neredeyse 7-8 senedir gitmek istediğim ama bir türlü gidemediğim bir yer Yedigöller. Bunca zaman gitmek istemekte de haklıymışım hani.. Gerçekten de muazzam güzellikte bir yermiş.
 Bizim orman maceralarımız genelde günü birlik oluyordu (bakınız Ormanda Bir Gün ve oradan buradan son zamanlar), bu günübirlik geziler sayesinde Hüma'nın ormanda, doğada çok mutlu olduğunu keşfetmiş olduk. 
Yedigöller gezisini de kalabalık sayılabilecek bir arkadaş grubuyla planlamıştık. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai ve Abu Dhabi yazımda bahsettiğim iş seyahatimin tarihi bir türlü netleşmediğinden sonunda bizim için 4 günlük olan 1 Mayıs tatilininin hafta sonuna denk geldi. Çarşamba günü hasta olmasaydım Cuma'dan yola çıkıp bir gece çekirdek aile olarak ormanda (otelde ya da kamp alanında değil doğrudan ormanın bağrında) çadırda kalmayı düşünüyorduk aslında ama artık bir dahaki sefere dedik fazla zorlamadık. Cumartesi günü sabahın altısında düştük yola, genelde şehir dışına gidiyorsak erken çıkmayı tercih ediyoruz ki Hüma yolda uyusun. Hatta yolumuz daha uzunsa sabah dörtte bile çıkabiliyoruz. Hüma bebekken kucağımıza alıp arabaya koyuyorduk ama artık uyanıyor. Yine öyle oldu, sabaha karşı bizim yatağa transfer olan Hüma'yı babası uyandırdı, beni yatakta göremeyince standart sabah mızmızlığını yapmak üzereydi ki Tolga hadi ormana gidicez dedi. Bunu demesiyle Hüma'nın yataktan bir kurbağa yavrusu gibi babasının kucağına zıplaması bir oldu. Hayat boyu unutamayacağım bir sahne olarak kazındı hafızama... İşte böyle bir orman aşkı bizim evde... 
Kalacağımız otelde Mengen'de olduğundan Mengen tarafından Yedigöller'e gireriz diye düşünüyorduk ama otoban çıkışını kaçırmışız, aklınızda olsun Mengen tarafına gideceksiniz Yenicağ çıkışından çıkmak lazım otobandan. Çıktığımız yerde doğrudan Yedigöller'e giden bir yol daha vardı aslında ama yolu çok kötü hatta kapalı oradan gitmeyin dediler. Döndük geri Mengen tarafına. Hal böyle olunca yolu epeyce uzatmış olduk. Yolların kötülüğü de bu uzayan yola eklenincee ben biraz rahatsız oldum doğrusu... Yedigöllere gidecekseniz siz yine Bolu'dan direk Yedigöller'e giden yolu tercih edin çünkü aslında orası daha kısa ve daha iyiymiş. Mengen'den Yedigöllere 56 km orman yolu var. Bu arada Yedigöller'de cep telefonu çekmiyor :) Ne güzel bişi değil mi?
İşte şöyle bir yollar... 
Zaten orman yolu, hem virajlı dönemeçli hem de kardan dolayı çukurlar oluşmuş... Eğer arabanızı yeni aldıysanız Yedigöller sizin için pek de uygun bir yer olmayabilir. Biz pek takmayız ama takanlar olabilir tabii..
Orman yoluna girdikten sonra Yedigöller'e gidene kadar 4-5 kez durduk sanırım. Bu fotoğraf da o duruşlardan birinde çekildi ki zaten bu ağacı görüp durmuştuk. Öyle bir kovuk var ki bir çadır büyüklüğünde desem abartmış olmam sanırsam. Tolga ile Hüma rahatlıkla sığdılar, yer bile kaldı :)
 Hüma bu kovuğu hemen yuva belledi.
Yedigöller'e Mengen tarafından girişteki ilk göl bu işte... Gölü görür görmez attık kendimizi arabadan. Hümacığım köprüyü o kadar çok sevdi ki koşturdu durdu. Zaten yol boyu oradaki göllere taş atacağız diye plan yaparak gelmiştik...

Hüma taş attı ben de fotoğraf çektim bol bol. O kadar güzel bir hava, o kadar güzel bir doğa ve manzara var ki ne bakmaya ne fotoğraf çekmeye doyabildik. 
Buradaki tek sorun her yerde çöp kutuları olmasına rağmen insanların (artık ne kadar insan oldukları tartışılır gerçi de) etrafı bir hayli kirletmiş olmaları. Örneğin yarım saat içinde üstelik çöp kutusunun epeyce yakınlarında 1 avuç sigara izmariti topladı Tolga. Biz dağa bayıra gittik mi gördüğümüz çöpleri mutlaka alırız, hatta dönüş yolunda 3-4 kez gördüğümüz pet şişeleri, abur cubur ambalajlarını almak için durduk.  Buraya kadar bu güzelliği görmeye gelmişiz bari bir faydamız dokunsun değil mi?
Buradan sevgili doğa severlere sesleniyorum, gittiğinizde yanınızda bir tane çöp poşeti olsun gördükçe alıverin çöpleri elinize yapışmaz.
Hüma yine çok eğlendi ve çok çok mutlu oldu ormanda. O kadar çok ve büyük ağaçlar vardı ki bir ara saklambaç bile oynadık. Ağacında arkasına saklanan annesini bulan Hüma'nın muzip bakışları... Canım...
 Çeşitli muzuratlıklar, oyunlar, güzellikler...
 Ağaçlara sarılan bir kocam vardı, artık ağaçlara sarılan bir de çocuğum var :)
Ne mutlu...
Biz gitmeden önce bir hafta boyunca yağmur yağdı, sürekli hava durumunu takipteydik. Şansımıza cumartesi günü hava güzeldi, genelde kapalı olmasına rağmen ara ara güneş bile çıktı.. Hümacık babasının doğal malzemeler kullanarak ateş yakmasını beklerken!!... 
O kadar yağmurdan sonra haliyle biraz zor oldu ateşin yanması, yalnız odun ateşinde pişen etin tadı da bir başka oluyor doğrusu, artık mangal kömüründe pişen et yiyeceğimi pek sanmıyorum.
Manzara o kadar güzel ki, ben neredeyse sürekli fotoğraf çektim, Hümacığım da alıştı artık bana, peşimde geziyor, hatta şurayı da çek anne diye fikir bile veriyor. O da meraklı fotoğraf ve özellikle de video çekmeye. Bas-çek makineyi Hüma'ya vereceğiz. Buradan naçizane bir tavsiye eğer ilgileri varsa çocuklara basit bir fotoğraf makinesi vermek lazım. Birçok kişinin evinde artık pek kullanılmayan, teknolojisi geride kalmış makineler vardır. Çocuklar için güzel bir aktivite. Hüma henüz fotoğraf makinesi ile tek başına çekemiyor ama telefonla gayet başarılı. 
Doğadaki çocuk mutlu çocuktur.... Deneyin.. Bizimki tecrübe ile sabit. Hatta o derece ki Hüma'yı yarın da başka bir ormana gideceğiz diyerek zor bindirdik arabaya akşam. Biz burada kalalım burası bizim evimiz olsun diyordu. Dilerim bu doğa ve orman sevgisi daim olur.
Ara ara açan güneşi kaçırmamak için baya çaba sarf ettim. Çünkü bir an açan güneş ben daha makineyi alamadan kaçıveriyordu.

 Bu minik şelaleyi çekmek için Hüma ile tehlikeli ama kısa bir iniş gerçekleştirdik aşağılara.
 Göle dalgalar yapan Hüma ile kafayı ağaçlara yapışan kav mantarları ile bozmuş bir Tolga. 
Çekirdek ailecek...
 Bu nasıl bir güzelliktir...
 Çeşitli orman oluşumları...
 Dönüş yolunda, hastası olduğum bir manzara daha...
---
Yedigöller'de ateş yakıp et pişirme faslı uzun sürdü, tabii buluşma faslı da. Hal böyle olunca yürüyüş-geziş kısımlarına az vakit kaldı. Tolga doğal malzemelerle ateş yakıcam diye işi uzattığı için beni tekrar götürecek Yedigöller'e, hem de bu sefer çadırda kalacağız. İnşallah bu yaz... 
Zaten bir aksilik çıkmaz da nasip olursa bu yaz için planımız bol çadırlı günler geçirmek.. Ben hiç çadırda kalmadım (Fransa'nın köylerindeki kamp yerlerinde açık havada, uyku tulumunda uyumuşluğum var gerçi). Tolga'nın kamp anlayışı ise kamp yerinde değil ormanın bağrında kalmak olduğundan hem biraz korkuyorum ama hem de çok heyecanlıyım.  Maceralarımızı buradan takip ediniz :) 
Neyse efeniiim dediğim gibi biz Mengen'de, Nesilce Tatil Köyü diye bir yerde kaldık. Mengen merkezde ama güzel bir bahçe içinde. Kahvaltısı güzel. Yemekler fena değil. Odalar küçük ama 1 günlük idare eder. Bahçesi de güzel ayrıca.. Her ne kadar bizim adamlar mekanı pek sevmemiş olsalar da bence fena değildi. 
Otele döndüğümüzde o kadar yorulmuştuk ki yemek yedi, hasretle çaylarımızı içtik ve sonrasında da hemen uyuduk. 
Ertesi gün sabahın sekiz buçuğunda uyandık tabii. Kahvaltı, bahçede oyalan derken saat onbir sularında otelden ayrılıp yakındaki Şirinyazı Göleti'ne gittik, tekrar Yedigöller yolunu gözümüz yemedi doğrusu... Şirinyazı göleti mesire yeriymiş yani bildiğiniz piknikçi mekanı.. Neyse ki Bolu'da her yer güzel her yer orman..
İlk gün Tolga ateşle uğraşmaktan Hüma için çadırı açamayınca ikinci gün bizim adamlar çalı çırpı toplarken biz Zeynep'le çadırı açtık. Hüma tam bir çadır sevdalısı. Babasından genetiğine mi kodlanmış nedir, çadırı görünce dünyaları unutuyor...Bütün gün girdi çıktı kendi kendine oynadı durdu kuzu.

 Çöp adamlarla günümüzü anlatan o resim tarihi belge niteliğinde :) Zeynepciğim sağolsun Humuş' arkadaşlık etmeyi ihmal etmedi.
Öğleden sonra sağlam bir yağmur bastırdı. Neyse ki Tolga'nın yamaç paraşütünden bozma tentesi var. Hemen açtık, altına sığındık. Neredeyse bütün piknikçiler kaçtı, mekan da bize kaldı :) Tentemiz var, ateş yanıyor, et pişiyor.. O kadar keyifliydi ki yağmur.. İyi ki yağmış..
Ayıptır söylemesi açık hava yaradı bizimkine, neredeyse 1 kg et yedi o gün... Kemikli et diyince akan sular durur, kendinden geçercesine kemirir...
 İşte bu da Şirinyazı göleti.. Orman yangınlarında kullanılmak üzere yapılmış...

Yağmur çamur demeyiz, her duruma hazırlıklıyız :)
 Aynı ağacın dalından yapılmış yürüyüş sopalarımız ve de aynı model/renk yağmurluğumuz var kızımla :)
(Fotoğraf telefonla çekildiği için biraz solgun diğerlerine göre ama bu fotoğrafı koymadan bu yazıyı bitiremezdim)
 Bu da kamp yerimiz işte... Bu sırada Hüma nerde acaba?
 Ateşle oynamak keyifli bir şey, ucunu tutuşturup Hüma'ya verdim sonra bu dalı, salladı durdu. Bazen de tehlikeli şeyler vermek lazım ellerine. Tabii kontrollü bir şekilde.
 Yağmurdan sonra güneş de açtı birazcık...

İşte Yedigöller-Mengen maceramız böyle geçti. Çok güzel bir hafta sonuyudu. Umarım gezme, kamp yapma orman planlarımızı hayata geçirme fırsatımız olur. 
Kısa da olsa seyahat etmek çok güzel. Koşullar uygun olur da daha uzun ve sık seyahatlere çıkarız. Amin.

Bunları da Okuyabilirsiniz

1 yorum

  1. Neredeyse orman havasını solumuş kadar oldum, ne güzel fotoğraflar çekmişsin, ne güzel anlatmışsın Mine yaa.. Bir kampta birlikte mi yapsak? Çok özendim doğrusu!

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.