Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai ve Abu Dhabi

By Mayıs 09, 2014 , ,

Geçen ay Hüma doğduğundan beri ilk kez iş seyahatindeydim, Birleşik Arap Emirlikleri'nde. Mart sonunda beri ertelene ertelene sonunda 19 Nisan'da yola çıkacağımız kesinleşti. En başından beri Hüma'ya söylemeyim diye düşünüyordum. Gerçi bir ara bizimkiler boş bulunup söylediler ve Hüma bana bozuk atmaya başladı hemen. Sonra toparlayabilmek için seyahatim iptal oldu filan dedim. Planım ben seyahatteyken Hüma'nın da anneannesiyle dayısının yanında İzmir'de olmasıydı. Benden önce gidip benden sonra dönsünler diye düşündüm çünkü geçen sene ben tez yazarken iki kez anneannesiyle Antalya'ya gitmişti (bakınız Antalya Macerası) ve hiç sorun olmamıştı. Oysa ki Ocak ayındaki 2 günlüğüne İstanbul'a gittim diye sonrasında bana etmediği eziyeti bırakmadı Hüma Hanım. Hal böyle olunca ben de uzun uzun planladım, gidişim gelişim, onların gidişi vs. Görüntülü arama yaparsak evde olmadığımı anlar detayına kadar düşündüm.
Son dakika dedemin rahatsızlanması beni çok gerdi tabii çünkü gidiş planı babamla birlikte arabayla gitmekti ama dedemin hastalanması gidiş zamanını belirsizleştirdi. Son anda uçak biletleri alındı ve 19 Nisan cumartesi sabah erkenden yola çıktılar İzmir'e, ben de aynı gün akşam üstü Abu Dhabi'ye...  Kendi valizini kendi taşıyan bir küçük prenses Hüma Kuşum... Annesi gibi anneannesi gibi gezmeyi çok sever. Belki daha karnımda bidicikken düştüğünden yollara.. Belki seyahatlerde onu hiç ihmal etmeden, zorlamadan gezdirdiğimizden... Belki de mizacından...
Yoğun iş temposu ve telefon problemi derken ancak pazartesi akşamı konuşabildim Hümacığımla. Bu sırada Hüma'nın keyfi pek yerindeymiş. Çandarlı'ya büyük anneannenin evine gitmişler. Hüma çok sevmiş tabii orayı. Hortumla sağı solu ıslatmış ve dönmek istememiş İzmir'e.
 
 Telefonda napıyorsun diye sorduğumda Ankara'ya dönüyoruz dediğinde ben "Ankara mı? Dayının evi herhalde" diye düşündüm. Meğer babam anjiyo olacakmış ve gerçekten Ankara'ya dönüyorlarmış. Bunu tabii ertesi gün öğrendim. Hayat işte, o kadar plan yapmamak lazım demek ki... Neyse ki babam iyi. 
Hüma'nın Ankara'ya zorunlu dönüş yapması nedeniyle babası benim olmadığımı, acil çağırdıkları için uçakla uzak bir ülkeye gitmem gerektiğini anlatmış Hüma'ya. Bir de dedesini hastane görmüş kuzum bu sürede, epeyce endişlenmiş. Neyse ki dayısı ve Gülşah, hem de babam hastaneden çıkınca anneannesi hep gezdirmiş, eğlendirmiş Hüma'yı. 
Ben de durumu öğrenince hiç planımda olmamasına rağmen (doğum günü nedeniyle birçok oyuncak alındı çünkü) Hüma'ya hediyeler aldım. ELC'nin HappyLand serisinin okulu açık ara farkla favorisi oldu. Tabii cicili bicili etek ve tokalar da... Ne iyi etmişim de almışım onları, onu bırakıp gittiğime kızmakla hediyelere sevinmek arasında kaldı dönüşümde :) 
Birkaç gün sonra dedim ki yine iş için beni çağırırlarsa gidebilir miyim? Bir süre düşündü, "hmm gidebilirsin ama beni öpmeden gitme olur mu anne" dedi. Kuzucum benim... Ondan habersiz gittim diye çok bozulmuş.
İşte böyle... Gelelim Abu Dhabi-Dubai seyahatine. Gün boyu işte olunca ancak akşamları gezebildim. Orada hayat arabaya bin, gideceğin yere git, arabadan in mekana gir şeklinde geçtiği için fotoğrafların bir çoğunu da arabadan çektim mecburen. Ne öyle salına salına yürünecek sokaklar, caddeler var, ne de öyle yürümeye elverişli bir hava.
 
Dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa. Aslında randevu alıp tepesine çıkılabiliyor ama maalesef fırsatımız olmadı. Burj Khalifa pek meşhur Dubai Mall'a da çok yakın. 
Dubai Mall'ın önünde de çok hoş müzikli su şovları oluyor. Hatta bu sırada Burj Khalifa'nın da ışıkları eşlik ediyor gösteriye...
Dubai Mall derya deniz. İçinde yok yok, buz pateninden, akvaryuma... Ve tabii dünyada olup olabilecek tüm markaların (yani hepsi değildir tabii ama en popülerleri diyelim) mağazaları. Biz 2 kez gittik, sanıyorum 10'da 1'ini filan gezebilmişizdir, belki :)
İşte şovların olduğu havuz, Dubai Mall'u arkanıza aldığınızda görülen manzara böyle bir şey. Karşıda cafe ve restaurantlar var. Burası da başka bir alışveriş merkezi aslında Souk Al Bahar. Zaten hava çok sıcak olduğu için mekanlar genelde alışveriş merkezlerinin içinde. 
Souk Al Bahar, içi daha otantik döşenmiş, eski Arap çarşılarını andıran bir yer. İçindeki dükkanlar da genelde öyle. 
Müzikli su şovlar, çok keyifli... Sular dans ediyor.. 
Dubai Mall'ın içinde birbirinden güzel cafeler var. İşte bir tanesi. More...

Araplar kahve seviyorlar, ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri'nde özellikle de Dubai'de mekanların hemen hepsi çok başarılı olduğu için gayet iyi kahveler içebiliyorsunuz.
Arabadan çektiklerimden, her yer bina, bu yüksek binalar yaklaşık 80-100 katlı. 
Türk yemekleri çok popüler, epeyce lüks Türk Restaurant'ı var. Yemekler oldukça başarılı. 
Burası da bir Abu Dhabi gecesi... Emirates Palace'ın bahçesinden...
Emirates Palace... Bahçesi tüm BAE'de gördüğüm en güzel yerlerden biri... Yemyeşil, ağaçlı ve çok güzel ışıklandırılmış. Kesinlikle akşam gidilmeli bence...
Emirates Palace artık saray olarak kullanılmıyor, otel olarak kullanılıyormuş ayrıca içini de gezebiliyorsunuz...
Bahçedeki sular. O kadar keyifli ki, tüm bahçeyi serinletiyor gibi...
Hüma bu fotoğrafların hastası oldu.. Anne suların oraya basılıyor mu diye sordu durdu...  
Sarayın girişindeki parfüm dükkanı... Arap kokularını bilirsiniz hani hacı yağı derler... İşte o tip kokuların satıldığı dükkan. Hacı yağı deyince aklınıza kötü, ağır bir kokunun geldiğini biliyorum ama hiç sanıldığı gibi değil. Bunlar gerçekten de yağ yani esans. Bizim alışkın olduğumuz parfümlerin içeriği büyük oranda alkol, bunlar ise saf yağ... Dolayısıyla çok ağır ama çok çok güzel kokular var.
Beğendiğiniz kokuları karıştırarak da alabiliyorsunuz. 
Çok güzel gerçekten... O kadar kalıcı ki...

 
Oda kokuları da oldukça başarılı... 
Tütsü ya da yağ yakmak yerine doğrudan ağaç parçalarını buhurdanlıklarda yakıyorlar. 
Anladığım kadarıyla en popüler olan ud ağacı... 
Sonradan yaptığım araştırmalara göre ud ağacı kokuların efendisi olarak geçiyormuş ve de dünyanın en pahalı kokusuymuş. Ud (ya da öd) ağacı Hindistan, Çin ve Keşmir'de yetişiyormuş ve de hem birçok faydası hem de İslam dininde önemi bulunuyormuş. Daha fazla bilgi için tık tık. Aşağıdaki sandıkta gördüğünüz 1. sınıf 1 ud ağacı parçaları buhurdanlıkta yakma amaçlı ve 1 gr'ı 150 dirhem yani yaklaşık 90 TL. 

Emirates Palace'in içi, ilk bakışta inanılmaz bir ihtişam ve lüks... Ancak biraz dolaşınca biraz sıkıcı geldi açıkçası çünkü her yer aynı renklerde, kahverengi tonları ve altın. Hem de dekorasyon şaşa ve lüks görüntüsü üzerine kurulu gibi yani ince bir zevk yok gibi. Bu kadar para harcayarak bir Osmanlı sarayı yapılacak olsaydı eminim çok daha estetik ve renkli olurdu. Tabii ki yine de oldukça etkileyici ama ben yine de bahçesini daha çok beğendim.
Emirates Palace içinde bulunan altın atm'si. Evet yanlış okumadınız, kredi kartınızla hemen altın alabiliyorsunuz :)
 
 Sarayda bir asansör kapısı, bunu beğendim...
Tabii ki hurma... Ayrıca hurma ile yapılmış türlü türlü bisküvi, atıştırmalık ve de envai çeşit ve kalitede hurma bulabiliyorsunuz.
En çok ilgimi çeken bina, Abu Dhabi'deki Al Bahr Kuleleri (Al Bahr Towers). Bence aynı zamanda BAE'deki en ilginç binalardan biri, binayı kaplayan şemsiye benzeri bu yapılar güneş ışığının yoğunluğuna göre otomatik olarak açılıp kapanabiliyor. Fotoğrafta kapalı halini görüyorsunuz. Bu tasarım binanın enerji ihtiyacını düşürmek için yapılmış, detaylar için tık tık
Gerçekten çok ilginç görünüyor. 
Muhteşem güzellikteki Seyh Zayed Camii. BAE'nin en büyük ve dünyanın en büyük camisiymiş kendisi. 
Aslında dünyanın en büyük camisinin BAE'de olmamasına şaşırdım çünkü oradaki her şey dünyanın en bir şeyi mutlaka, en büyük, en uzun, en hızlı, vs vs...
Maalesef camiyi görmeye cuma günü öğle namazı vakti gittiğimiz için içeri giremedik. Sadece kenardan fotoğraf çekebildik. Bir daha gidersem kesinlikle akşam saatlerinde gideceğim. Ben dıştan bile çok beğendim.
Ferrari World, dünyanın en büyük kapalı alan eğlence parkı (theme park ya da amusement park)... İçinde dünyanın en hızlı roller coaster'i var, saatte 240 km hızla gidiyor. Ben bindim, çok efsane bir deneyimdi :) Tam 1 saat sıra beklememe değdi.
Ferrari World gerek binanın mimarisi gerekse içerideki eğlencelerle "en"lerle dolu bir proje. Kesinlikle görülmeye değer.
Burj Khalifa'nın gündüz görünümü... 
Bu arada öyle bir nem var ki fotoğraflar puslu çıkıyor hep...


Dubai Mall'a giden yolda. Binalar ve ışıklar, geniş yollar. 
Bu arada BAE beklediğimden çok daha yeşil. Özellikle Abu Dhabi daha yeşil. Her bir ağacın yıllık maliyetinin 1500 TL civarında olduğunu duydum. Buna rağmen epeyce ağaçlandırmışlar. Toprak yok su yok ama ağaç var, Şeyh Zayed ağaçları çok severmiş, o yüzden sanıyorum. Yine de çabaları takdire şayan, bizimkilerin yetişmiş yüzlerce yıllık ağaçları kestiği düşünüldüğünde hele... 
Bu yuvarlak bina da büyük bir inşaat şirketinin genel merkez binasıymış. Resmen bozuk para gibi görünüyor ama otele yakın olduğundan iyi bir nirengi noktası oldu bize.
Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili benim genel izlenimim olumlu. Bir kere sanıldığı gibi muhafazakar bir yer değil. Yerli halk kendi içlerinde muhafazakar yaşıyor ama dışarda hele ki turistlere hiç bir sıkıntı yok. Hatta kendimi Türkiye'de olduğumdan daha özgür hissettim. 
Yerli kadınlar kara çarşaf giyiyor ama yine de hayatın içindeler. İşte de sokakta da sürekli görüyorsunuz. Akşam 10'da 11'de 3-4 tane kara çarşaflı kadını alışveriş merkezlerinde ya da restaurantlarda yemek yerken, arkaşlarıyla takılırken görebilirsiniz. 
O anlamda göremeyeceğiniz tek şey kızlı-erkekli gruplar. 
Türklere genel olarak yaklaşım iyi, bana birkaç kez müslüman olup olmadığımı sordu insanlar... Garip geliyor. Orada kapalı Türkler de çokmuş, başlarını bağlama şekillerinden Türk oldukları anlaşılıyormuş. 
Ben gittiğimde henüz Nisan sonları olduğu için hava daha çok sıcak değildi 35-40 derece arası. Yazın 60 dereceleri bulabiliyormuş. Havası genel olarak özellikle de şehir içinde nemli. Ancak çölün yoğun olduğu yerlerde ani bir rüzgar ağzınızı burnunuzu kurutmaya yetiyor. Bir de sanıyorum o çöl tozu insanı ya da benim gibi hassas olanları sinüzit yapıyor olabilir. 
Nüfusun %60'ı yabancılardan oluşuyormuş, turistler hariç tabii... Hal böyle olunca hizmet sektöründe tamamen yabancılar yani Filipinli, Nepalli, Çinliler çalışıyor. Hal böyle olunca herkes ama herkes ingilizce konuşuyor. 
  Günlük hayat içinde sınıf ayrımı çok bariz bir şekilde görülüyor. Yerli halkı yalnızca resmi görevlerde ya da şirketlerde üst kadrolarda görüyorsunuz. Kadınların kara çarşafı ve erkeklerin entarisi bu sınıf ayrımını vurgulamak için de kullanılıyor gibi. Özellikle Dubai'de o kadar çok turist var ki, yerel kıyafetli Araplar direk seçiliyor. 
Şimdiye kadar hep Avrupa ülkelerine gitmiş olduğum için benim açımdan ilginç bir deneyimdi. Farklı bir ülke ve farklı bir kültür, görülecek yerler listesinde önlerde değildir ama denk gelirse gitmek lazım.

Bunları da Okuyabilirsiniz

0 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.