Yağmurlu Bir Gün

By Ocak 27, 2014

Bol yağmurlu bir pazar gününden merhaba... O kadar çok yağmur yağdı ki tüm gün kapkara bulutlar bırakmadı ışığı evin içine... Başka zaman olsa kasvetli bir gün denilebilirdi ama kış boyu yağmamış yağmurların hasretiyle sesimiz çıkmadı kara bulutlara bile... 
Tüm günü evde geçirdik, zaten Hüma'yla harala gürele hava güneşliymiş yağmurluymuş pek fark etmiyor evdeysek. Bugün de biraz ev işleri, biraz Hüma ile oyunlar derken geçti... Ve tabii Hüma'nın ağlama krizleri... 3 yaş sendromu diyorlar, henüz tecrübe etmeye başladık. Sebepsiz inatlaşmalar, uzun süren ağlamalar.. Bu aralar bir türlü tam oturtamadığımız, nisan ayından beri parçalı bulutlu devam eden tuvalet eğitimiyle ilgili kötü bir dönemdeyiz. Bir inatlaşmadır gidiyor, hadi bakalım... Fotoğraflarda görünen pamucuk şirin Hüma'cık bazen çok fena olabiliyor anlayacağınız...

Üzerindeki ıslak külotlu çorabı çıkarmamak için yarım saat ağladıktan sonra nihayet kucağımda sakinleşen Hüma, "anne ne güzel uyuduk di mi?" dedi.. Nasıl bir koptuysa ağlarken sakinleşip sersemleyince uykudan uyandım sandı... 
Sonra resim yapmaya oturduk, yarım saat önce ortalığı birbirne katan o değilmiş gibi, sakin ve keyife resim yaptı bir süre. Hatta yaklaşık 1 yıllık aradan sonra ilk defa anlamlı resimler çizdi. Bu onlardan biri ve de en çok sevdiğimiz... 
 Bu bir fener balığı... 
Tamamen kendi tasarladı kendi çizdi, hatta ben de anlamadım ilk başta ne olduğunu, karşısındaki de taş... Muhtemelen kayalık filan gibi bir şey düşündü gördüklerinden :)

Sonra ikna ettim balkona çıktık yağmura bakmaya, hava almaya. Sabahtan beri birkaç kez teklif ettiğim yağmurda yürüyüşe de yağmurun coşkulu yağışını görünce tamam dedi. Akşam 6'sında hava kararmışken ve sokakta sular akarken  Hümacığımla giyinip şemsiyelerimizi alıp dışarı çıktık. Para çekip sonra da meyve filan alacaktık, bizimki parka kadar yüreyelim istedi. Ama anneciğim park uzak, bu yağmurda oraya kadar gitmek zor olur dedim. "Hayır park uzak değil hemen şuradan gidince, hadi gidip salıncaklar ıslanmış mı diye bakalım" dedi. Aslında onu kırmayıp parka kadar yürürdüm yağmurda ama hem üzerinde kat kat kıyafet hem elinde şemsiye yorulur ve dönüşte kesin kucak ister diye gitmek istemedim. Neyse ki gitmemişim zira "anne yağmurda gezelim" diye diye biraz yürüdükten sonra yoruldu. Kucağıma ancak karşıdan karşıya geçerken alabildim zira 2 şemsiye ve Hüma'yı taşımak hiç de kolay değil. Bir ara şemsiyesini kapattım ve benim yanımda yürürse benim şemsiyemden faydalanabileceğini böylece şemsiyeyi taşımak zorunda kalmayacağını anlattım. İkna oldu, bir dışarı çıktı bir şemsiyenin altında durdu. Farklı tempolarda ve benden farklı uzaklıklarda durarak denemeler yaptı. Çok keyifli bir yürüyüştü tabii ara sokaklarda vızır vızır geçen arabaları ve kaldırımda yürümek için yer olmadığından sürekli yola çıkmak durumunda oluşumuzu saymazsak. Cadde üzerinde arabanın biri kaldırıma çıkarak park etmiş. Hüma gitti arabanın önünde durdu ve "hey bi dakka bir yanlışlık var", önce anlamadım nasıl yani dedim. O da dedi ki "ama benim yürüyeceğim yere araba durmuş". İşte böyle 3 yaşındaki çocuğun anladığını anlamayan öküzlerle bir arada yaşamak zorundayız. 
Neyse...
Telefonun şarjı bittiği için yağmurda fotoğraf çekemedik. Bu güne dair elimizdeki fotoğraf aşağıdaki. 
Yağmurda yürüyüşe giderken bile elbisesini üzerinden çıkarmak istemeyen Hüma, elbisenin altına eşofman giymeye razı oldu. Burada ne yaptığını bilemiyorum...

Bu arada fotoğrafta bir kısmı görünen Ikea aynalarını Hüma'nın boyuna göre yapıştırdı dedesi, o kadar mutlu oldu ki, giyinince dur ben bir aynaya bakıyım diyerek hemen aynasının karşısında alıyor soluğu... Küçük bir süslü yetişiyor galiba ama sokaktaki genç kızların kendilerine yakışmayan saçma sapan kıyafetleri görünce şimdiden belli bir zevk edinmesinde fayda var diyorum. Zaten daha bebişkenden beri giydirince aynanın karşısında kendini gösteririm Hüma'ya. Giyinmek için o kadar mücadele ettikten sonra sonucu görmesi iyidir bence.  
Bu arada yağmurda dolaşıp geldiğimizde evde bizi bekleyen manzara işte buydu...
Ellerine sağlık aşkım....
O kargaşada fotoğraf çekemediğimden instagram fotoğraflarıyla idare ediyoruz artık...


Bu güzel yemekleri yedikten sonra Hüma'yla güle oynaya banyo yaptık, o da oyuncaklarını yıkadı filan.. Ama sonrasında giyinmek istemedi ve kendisine zorla krem sürmemi yarım saatlik bir ağlama krizi daha takip etti. Bu arada o ağlarken ben de uzaktan saç kurutma makinesi ile saçlarını kurutmaya çalışıyordum. Hatta bir ara babasıyla zorla giydirmeyi denediysek de başarılı olamadık. En son bir şekilde sakinleşip giyinip uyuduk. 
Pazar yağmurlu bir gündü... Biraz ağlamalı, biraz eğlenmeli... İşte böyle...

Bunları da Okuyabilirsiniz

3 yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.